Dünya, ayrılıkçı ruha o kadar teslim olmuş ki: Artık bizim Twitter'cilerimiz ve ötekiler diye bir ayrışmaya doğru gidiliyor.
Sanal kumar, sanal dolandırıcılık, sanal sohbet derken olumlu açıdan bakacak olursak sanal tebliğ olanağı da ortaya çıkmıştır…
Dini, reel hayatta sadece sözle değil, tavır ve davranışlarımızla da tebliğ görevini yerine getirmemiz gerekiyor, bu bir gerçek. Fakat artık sanal âlem denilen bir âlemin varlığını da kabullenmemiz gerekiyor. Sanal âlem, reel hayatın bir parçası olduğuna göre önerimiz daha anlaşılır hale geliyor. Bunu yaparken de; nasıl olsa ‘Sanal' âlemdir deyip dini realitelerin dışına çıkmamaya özen göstermek gerekiyor. Atılan her Twitt, haber veya paylaşımın sorumluluk hissiyle yapılması gerekir. Üzerimizde göremediğimiz ama varlıklarına iman ettiğimiz, “Bekçiler ve değerli yazıcıların 80/10-11” olduğunun bilincinde hareket etmeliyiz.
Sanal âlemde yazının, sözün yerini aldığını bilmeli ve “İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında(yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.50/18” ikazını hafızamızda diri tutmalıyız. Yazılı sataşmalara hatta hakaret ve saldırı içerikli yorumlara misliyle karşılık vermemeye dikkat etmeliyiz. Farkında olmadan bu davranışın gerçek hayattaki diyaloglarımıza da sirayet edebileceğini dikkate almalıyız. Kaş yapmaya çalışırken kendimize zarar verebileceğimizi de unutmamalıyız.
Genç yaşlı, kadın erkek pek çok insanımızın artık vaktinin çoğunu “Sanal” denilen âlemde geçirdiğinin farkında ve bilincinde olmalıyız. Vaktini sokakta, çarşıda boşuna geçirenlerin elinden tutmamız gerektiği gibi, bu âlemin sokaklarında (mala yani) boş şeylerle uğraşanların elinden tutmamızın da günümüz sorumluluğu kapsamında olduğu kanısındayım.
Dünya artık dumanla irtibata geçme modundan günümüz araçlarını kullanma seviyesine ulaşmıştır bunun farkına varmak gerekir. Fakat buna rağmen iletişimde problemler yaşanmaktadır.
Sanal küfür ve hakaret almış başını gidiyor. Twitter veya facebook üzerinden yapılan iletişim, konuşmalar/yazışmalar ve kitleleri yönlendirme tarzı, bana bu alanda yapılacak tebliğ ve yüklenecek misyonun neler olması gerektiğini hatırlattı!
1- “...insanlara güzel söz söyleyin! 2/83” burada dikkat edilmesi gereken husus; inananlara demiyor, insanlara deniliyor. Herkesle güzel söz ile sohbet etmek!
2- “… Kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır.13/22”
3- “Herkes kazandığı ile bağlıdır.52/21”
Muhatap insandır. Nefs, insana, kendisine kötülük yapana kötülükle karşılık vermesini arzular ve içindeki öc alma duygusunu uyandırarak o doğrultuda yönlendirir. Allah ise, sana; “Kötülük edeni bağışla,” prensibinin ötesinde, “en güzel şekilde önle, Kötülüğe iyi niyetle karşılık verin. ” diyor. Kötülüğü iyilikle def etmek! “İşte onlara; sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükâfatları kendilerine iki kez verilecektir. 28/54”
Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Senden ilişkisini kesenle, sen ilişki kur. Sana zulmedeni bağışla, sana kötülük edene de iyilikle mukabelede bulun.”
Hz. Yusuf (a.s), kendisini öldürmek niyetiyle kuyuya atan kardeşlerine yıllar sonra nasıl muamele ettiğini hatırlamakta fayda var. Peygamberimizin (s.a.s.), onun canına kast edenlerin doğru yolu bulmaları için Allah'a yalvardığını ve “Allah'ım, Sen kavmimi bağışla! Çünkü onlar bilmiyorlar.” dediğini unutmamak gerekir.
“Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir. 7/199” “İyiliği, daha fazlasını bekleyerek yapma. 74/6” “Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler. 17/53”
Buna ister “Sanal Tebliğ” ister ‘Sanal Sorumluluk' deyin. Ne derseniz deyin, bana göre her Müslüman'ın, zaman ve zemin gözetmeksizin; çağının gerektirdiği araçları kullanarak, kâinata karşı, inancının ona yüklediği insani rolünün gereklerini yerine getirmesi gerekir.