Lütfen bekleyin..


Fatih Oruç

Batının Köle Ticareti

07 Şubat 2017, 22:52 - Okunma: 3025

Kölelik, bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevla denir.

Dünyada çeşitli yön ve boyutlarıyla devam eden insanlığın en onursuz hareketi!

Önce Eski Yunan'da kölelik çok ciddi manada artmaya başladı. Köle sayısı çok artan Roma İmparatorluğunda, kölelerin bazıları madenlerde ve taş ocaklarında çalıştırılırken, bazıları da halkı eğlendirmek amacıyla vahşi hayvanlarla ya da birbirleriyle ölümüne dövüştürülürdü.

 

Toplumların genişlemesi, medeniyetin ilerlemesi köleliği ortadan kaldırmadı, şeklini değiştirdi.

 Yeni ülkelerin keşfi ve sömürgeleşmeyle birlikte ırksal, göçe dayalı ve acımasız bir kölelik olgusu doğdu. Buna da “Atlantik Köle Ticareti” denildi.

15. Yüzyıldan 19. Yüzyıla kadar tarihte eşi benzeri görülmemiş şekilde Afrika halklarının

köleleştirilmesi sistematik olarak uygulandı.

Transatlantik köle ticareti, Avrupalıların Amerikan kolonilerinde ve daha sonra Amerika eyaletlerinde işgücü ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Amerika’da Avrupa kolonilerinde ki tarım çiftliklerinde çalıştırılan Kızılderililerin savaş ve salgın hastalık yüzünden telef olması üzerine, işgücü olarak ucuz Afrikalı köle talep edilmeye başlandı.

 

Atlantik köle ticareti, Portekizliler tarafından başlatıldı. Daha sonra İspanya, Fransa, İngiltere, İskoçya, Almanya, Danimarka ve Hollanda tarafından devam ettirildi.

 

Sömürgeci Avrupa devletleri ihtiyaçları olan köleleri iki yolla temin ettiler. Bunlardan birincisi

Batı ve Orta Afrika’daki kabile reisleri ve hükümdarlarıyla yaptıkları anlaşmalardı. Anlaşmaya göre hükümdarlar köle temin edecekler, karşılığında ise Avrupa ülkelerinden manifatura ürünleri, silah ve barut alacaklardı. İkinci yol ise esir tüccarları tarafından yağmalama yoluyla Afrikalı yerlilerin köleleştirilmesi ve satılmasıydı.

 

Zamanla denizcilikte güçlenen İngiltere köle ticaretinde birinci sıraya yükseldi. İngiltere’nin Bristol ve Liverpool limanları köle ticaret gemilerinin çıkış merkezi haline geldi. 17.yüzyılda Liverpool’dan yola çıkan her dört gemiden biri köle ticaret gemisiydi. Köle taciri gemilerinin yükleri 150 ile 600 kişi arasında değişiyordu. 21 ile 90 gün arasında değişen sürede Amerika’ya ulaşılıyordu.

 

Kölelerin taşındığı gemilerin koşulları insanı dehşete düşürecek kadar kötüydü. Toplanan köleler,satın alınan şirket tarafından göğüslerine bu şirketin damgası kızgın bir demirle dağlanırdı.

Karınları doyurulduktan sonra ayak bileklerinden ikişer ikişer zincirlenmiş şekilde gemilere götürülürlerdi.

 

Köleleri, teknelerin nemli ambarlarına çırılçıplak soyulmuş, zincirlenmiş ve sıkıştırılmış bir vaziyette istifliyorlardı.Avrupalı tacirler bu uygulamayı çıplaklığın seyahat sırasında temizliği ve sağlığı sağlamak amacıyla yaptıklarını söylüyorlardı.

 

Erkek köleler isyan korkusuyla, ya birbirlerine ya da güverteye zincirleniyordu. Havasızlıktan, boğulma ve salgın hastalıklar yüzünden ölüm oranı çok yüksekti. Bu oran çoğu zaman %50′yi buluyordu. Salgınlarla baş edebilmek için hastalar öldürülüp denize atılıyordu. Köle taşıyan korsan gemileri, sık sık İngiliz gemilerinin saldırısına uğruyor, İngilizler el koydukları yükleri ve zenci köleleri Amerika’da

Virginia ya da Antiller ’de satıyorlardı.

16. yüzyılla 19. yüzyılın ortalarına kadar toplam 15 milyon zenci köleleştirilerek Amerika Kıtası’na götürülmüştü. Kölelerin can kayıpları da düşünüldüğünde Afrika’dan koparılan ve gemilere yüklenen Zenci sayısı 25 milyonu buluyordu. Bu rakam o tarihteki dünya nüfusu göz önüne alındığında dehşet verici bir rakamdır. 

 

Afrika’dan Amerika’ya gerçekleştirilen köle ticareti üç noktayı birleştiren bir ticaret ağı şeklindeydi. Bunun birinci ayağı Avrupa’dan ticari malların Afrika’ya ihracatıydı. Afrika hükümdarları ve tüccarları yaklaşık 400 yıl boyunca bu ticaretin bir ayağını oluşturdular. Köle karşılığında Avrupalılardan manifatura,barut,silah aldılar.

Ticaretin ikinci ayağı ise kölelerin Amerika kıtasındaki pamuk,şeker,tütüntarlalarında çalıştırılmasıydı. Üçüncü ve son ayağı ise üretilen bu malların Avrupa’ya nakledilmesiydi.  Böylece Avrupa ülkeleri ihtiyacı olan ürünlere düşük fiyatlar ile sahip olma  imkânına sahip oluyorlardı.   

İslamofobiden gözü kararan Batı, kendi zulümlerini ve katliamlarını görmüyor. Başkalarına da medeniyet dersi vermekten geri durmuyor.

Fakat hayal ettikleri ve kurmak istedikleri “Yeni Dünya Düzeni” ne İslâm’dan başka alternatif yok. 

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
149 gün önce
152 gün önce
598 gün önce
638 gün önce
764 gün önce
840 gün önce
1076 gün önce
1117 gün önce
1205 gün önce
1294 gün önce
1340 gün önce
1563 gün önce
1661 gün önce
2053 gün önce
2167 gün önce
2410 gün önce
2474 gün önce
2502 gün önce
2522 gün önce
2536 gün önce
2564 gün önce
2578 gün önce
2620 gün önce
2628 gün önce
2669 gün önce
2697 gün önce
2711 gün önce
2760 gün önce
3076 gün önce
3118 gün önce
3125 gün önce

RSS
© 2024 - Batman Basın
bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=