28 Şubat 1997'de yapılan ve bin yıl süreceği söylenen post modern ihanet darbesinin üzerinden tam 20 yıl geçti. ETÖ ve FETÖ’nün işbirliği ile dindarlar üzerinde zorbalık ve zulümle sürek avına dönüşen 28 Şubat süreci ile 15 Temmuz darbe girişiminin ön hazırlığı yapıldı. TSK, diğer devlet kurumları ve üniversitelerde ne kadar dindar, milletine, vatanına bağlı kadrolar varsa ezilerek tasfiye edilirken, FETÖ’cülerin önü açıldı.
28 Şubat darbesini planlayanlar, bu sürecin en az bin yıl süreceğini iddia etmişlerdi. 28 Şubat darbesi belki bin yıl sürmedi ama 15 Temmuz darbe girişimine zemin hazırladı.
Yıllarca zulüm gören bu dindar kitle ETÖ ve FETÖ’nün ihanetini çok iyi bildiklerinden, 15 Temmuz gecesi meydanlara inerek şehadet pahasına bu ihanet şebekelerine geçit vermediler.
Değerli dostlar!
Türkiye'deki darbelerin arkasında devamlı küresel emperyalizm yani ABD, İngiltere, İsrail ve NATO yer almıştır. Bu durum 28 Şubatta da, 15 Temmuzda da, önceki darbelerde de böyledir.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 28 Şubat davası sadece askerlerle sınırlı tutularak, iş dünyası, üniversite ve medya ayağına hiç dokunulmadığı gibi, darbe bize karşı yapıldı diyen, dönemin siyasi aktörleri de 28 Şubatçılardan şikayetçi olmayarak bu ihanetin içinde yer aldılar.
Türkiye'nin darbelerle yüzleştiği bir dönemde 28 Şubat davası bilinçli olarak FETÖ marifetiyle sulandırıldı ve hükümet o zaman buna tedbir al(a)madı. FETÖ’nün hakim ve savcıları 28 Şubat davasında tutuklu kimseyi bırakmadıkları gibi, davanın genişlemesini de engellediler. Eğer 28 Şubat davasının sulandırılmasına izin verilmeseydi; belki de 15 Temmuz ihanetinin önü o zaman alınmış olacaktı.
Coğrafyamızda ve tarihimizde hukukun bu kadar açıkça ve kaba bir şekilde ihlal edildiği 28 Şubat süreci dışında başka bir dönem yoktur. Anayasayı kanunla, kanunları yönetmelikle etkisiz kılmaya çalışan 'Demokrasiye balans ayarı' yapan 28 Şubatçılar zulümlerinde sınır tanımadılar.
28 Şubat, Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olmakla birlikte, Türk Siyasi tarihinde bir ihanet ve utanç vesikası olarak yerini aldı.
28 Şubat sürecinde yaşanan zulümler sayfalara sığmayacak kadar çoktur. 28 Şubat zorbalığı, her alanda ardında bıraktığı binlerce mağdurla halen devam ediyor. Okullarını bırakmak zorunda kalanlar, mesleklerinden atılanlar, inancıyla sınananlar, katıldıkları kitlesel gösteriler, yazdıkları fikri eserle, çıkardıkları dergiler ya da oluşturdukları hayır kurumları, eğitim ve yardım kuruluşları dolayısıyla idamla yargılanıp tutsak edilenler ve onların aileleri için 28 Şubat halen devam ediyor.
ETÖ’nün brifingçi sözde yargısı ile FETÖ’nün satılmış hakim ve savcıları eliyle binlerce Müslüman halen suçsuz yere yatıyor. Bir taraftan 15 Temmuz ve 28 Şubat darbecileri yargılanırken, diğer taraftan 28 Şubat darbe sürecinde brifinglerle yargılanan ve FETÖ’nün mahkemelerinin cezalandırdığı insanların halen tutuklu olmaları ciddi bir çelişki olarak karşımızda duruyor. Hakim ve savcıların “terörist” olarak tutuklanarak yargılandıkları bir ortamda onların verdiği hükümlerin aynen korunması kabul edilemez.
Devlet aklı ve kamuoyu, mahşeri vicdanda mahkum edilen 28 Şubat darbesiyle mutlaka yüzleşmelidir ki; 15 Temmuz darbecileri ile kamil manada hesap görülebilsin.
Selam ve dua ile...