16 Nisan referandumuna yaklaştıkça ortamı germeye çalışanlara şahid oluyoruz.
Sanki bir seçime, referanduma değil de savaşa gidiliyor gibi ortam gerilmeye çalışılıyor.
HÜDA PAR’ın tüm iyi niyetiyle referandumun kamplaşma ve kutuplaşmaya yol açmaması çağrısı kısmen de olsa karşılık buldu. Referandum sürecinin ilk zamanlarında hükümet kanadından yapılan açıklamalardaki “dil” düzelirken, “Hayır” cephesi ortamı germeye ve bu gerilimden fayda elde etmeye çalışıyor.
Tabiî ki herkesin kendini ifade etme ve görüşlerinin propagandasını yapma hakkı var. Ancak sanki seçime değil de, savaşa gidiyoruz gibi toplumu ayrıştırıcı ve birbirine düşman etmeye matuf yolun izlenmesi kabul edilemez.
Özellikle CHP, HDP ve FETÖ’nün bu referandum oylamasına seçim olarak değil de, adeta “ölüm-kalım savaşı” ve “son şans” olarak baktığını ve bu şekilde propaganda yaptığını görüyoruz.
Aslına bakılırsa “Evet” veya “Hayır” çıkması halinde kıyamet kopmayacak. Yapılan propaganlara aldanmayalım. Hayır çıkarsa sistem kaldığı yerden devam edecek. Evet çıktığında muhalefetin iddiası gibi ülke batmayacak, aksine vites büyüterek yoluna devam edecektir.
Batı ülkeleri bu kadar rahatsız oluyorsa; elbette ki halkın faydasına ve batının çıkarlarına aykırı bir sistem değişikliği olacağı herkesin malumudur. Gerisi lafı güzaftır. Hayırcıların iddiaları gibi dikta vs. durumu söz konusu değildir. Zaten sadece sloganik iddia ve algı operasyonlarıyla halkı aldatmaya ve yanlışa kanalize etmeye çalışıyorlar. Yoksa içeriğe yönelik ciddi bir eleştiride bulunamıyorlar.
Onlara bakılırsa referandumdan “Hayır” çıkacak ve Hükümet ile Cumhurbaşkanına karşı “güvensizlik” durumu re’sen ortaya çıkacaktır. Böylece batının dış baskısı ve iç muhalefetin erken seçimi zorlaması ile AK Parti hükümetinin muhtemel erken seçimde düşeceği şeklinde ütopik bir düşünce peşinde koşarak referandumda gerilimi artırdıkça artırıyorlar.
18 maddelik anayasa değişikliğinin içeriği ile ilgili halkı ve seçmeni doyuracak bir bilgi sahibi olunmadan sadece ergenler gibi sloganik mesajlarla seçim çalışması ile halkı aşağıladıklarını, lakin halkın onlardan çok önde olduğunu görmüyorlar.
Hükümeti ve Cumhurbaşkanını eleştireyim derken battıkça batıyorlar. Söyledikleri bütün sözde gerekçelerin aslında söylenenin tam tersi bir düzenleme olduğunu halk görüyor ve halkın arasına çıktıklarında, yüzlerine vuruluyor. Buna rağmen uslanmaya niyetleri yok.
CHP salon toplantıları ile yetinirken HDP ve avanesinin referanduma bu kadar karşı çıkma gerekçeleri ne olabilir? Sadece “Erdoğan” düşmanlığı üzerine bina ederek, efendim neymiş tek adam olacakmış. Bilmeyen de CHP, HDP/PKK, FETÖ’ye inanacak. Bunlar kendilerini “sütten çıkmış ak kaşık” olarak görme ve kendilerini bu psikojik vaziyete inandırmaları, düşünülmesi gereken ciddi bir hastalık halidir.
Bu halk sizi de geçmişinize çok iyi biliyor. Kurt iken kuzu postuna bürünerek, halkı aldatmak için köküne düşman olduğunuz İslam’dan referans almanız, içine düştüğünüz zavallı hali özetler durumdadır.
Halk artık eski halk değil. Attığınız palavralarla şuurlu halkı kandıramayacaksınız. Halka “bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam, tırşıkçi” diyerek aşağılayan sizler; şimdi kuzu postuna bürünerek kimseyi aldatamazsınız.
Şimdi bunların ideolojileri, örnek aldıkları şahsiyetler diktatörlüğün dik alasını uygularken seçimle gelen ve gelecek kişilere dikta yakıştırması yapıyorlar. Aslında bunu söylerken Erdoğan karşısında mağlubiyetlerini peşinen kabul etmiş oluyorlar. Sizlerde adam gibi bir program ve proje ile halkın karşısına çıkın da, halk sizi seçsin. Sizler seçilince dikta olmuyor da; sol dışı birileri seçilince dikta oluyor. Tipik bir Ebu Cehil ve Yahudi mantığı içindesiniz. Sizden olmayınca, sizden seçilmeyince; seçilene ve halka her türlü hakareti yapma hakkını kendinizde göreceksiniz. Bu hakkı size kim verdi ve siz kim oluyorsunuz da halkı böyle aşağılamaya kalkıyorsunuz? Halk artık sizi ve çirkef zihniyetinizi çok iyi biliyor. Sizden de sizin “hayır”ınızdan da bir hayır çıkmayacağını biliyor… Wesselam…