İslam'ın korunmasını zorunlu kıldığı ve emniyet altına aldığı ve İslam devleti ile hukuka yüklediği görevlerden en önemlisi Zaruret-i Hamse (5 zaruret) denilen beş temel haktır.
Bunlar: Dinin korunması, Hayatın korunması, Aklın korunması, Neslin korunması ve Malın korunmasıdır.
Toplum olarak bu 5 tehlikeyi nerdeyse tamamını kapsayan ve gençlerimiz ile çocuklarımızı elimizden alan uyuşturucu tehlikesine dikkat çekmek istiyoruz.
Geçtiğimiz günlerde gazetemiz manşetten “BATMAN UYUŞTURUCU GÜZERGÂHI MI YAPILDI?” başlığıyla bu tehlikeye dikkat çekmişti.
Haberde şu bilgiler veriliyordu: “Batman’da uyuşturucu tacirlerine yönelik ardı ardına gerçekleştirilen operasyonlara rağmen uyuşturucu tacirlerinin faaliyetlerinin bir türlü önlenememesi ve çok yüksek meblağda uyuşturucunun ele geçirilmesi, ilimiz uyuşturucu tacirlerinin güzergâhı haline mi getirildi sorusunu akla getirdi. Batman halkın endişeye sevk eden bu durum karşısında yetkililerin daha ciddi tedbirler alması bekleniyor. Son olarak İlimizde düzenlenen operasyonlarda bin 500 kilo esrar ile 72 uyuşturucu hap ele geçirildi…”
Evet, toplum olarak gençlerimiz ve çocuklarımızı düşündüğümüzde büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. Uyuşturucu kullanma yaşı gittikçe düşüyor ve toplum olarak nedense bir bütün olarak etkili mücadele edemiyoruz.
Sorunu sadece polise ve kolluk kuvvetlerine havale ederek bir yere varamayız. Tehlike bu kadar büyükken nedense ne STK’lardan, ne partilerden ne de kurumlar ve ailelerden ciddi bir talep ve çalışmaya şahid olamıyoruz. Oysa okul önlerinde ve belli muhitlerde neredeyse açıktan satılır hale gelen uyuşturucu sadece gençlerimizi değil, mahalle sakinlerini de tehdit ediyor.
Esrar, bali vb. uyarıcı ve uyuşturucu madde kullanan gençler, potansiyel tehlike olarak suç baronlarına yem olma durumu ile karşı karşıya olduğu gerçeğini görmemiz gerekir.
Konunun tehlikesine 2011 yılında Mehmet Şafi Özperk’in başkan olduğu dönemde Eğitim Bir Sen Batman Şubesi 2 sayfalık "Madde Bağımlılığı Raporu"nu basın ve kamuoyu ile paylaştı. Çok önemli ve çarpıcı tespit ve çözüm önerilerine yer verilen bu rapordan sonra, maalesef bu soruna el atan bir başka çalışmaya şahid olmadık.
Uyuşturucu kullanma yaşının 10-11 olduğu belirtilen raporda; madde bağımlılığında birinci sorumluluğunun eğitimciler ve ailelerde olduğu ve sorunun valilik, belediye, sağlık il müdürlüğü, sosyal hizmetler, emniyet, eğitim kurumları, ailelerden oluşan bütün kurumların işbirliği ile oluşturulacak bir müşterek koordinasyon kurulu ile ancak çözülebileceği ifade edilmişti.
Okul rehberlik servislerinin madde bağımlılarına yönelik etkin, yeterli ve düzenli tedbirler ve çalışmalar yapmadıklarının işaret edilen raporda, uyuşturucu sorununda sıkıntılı bir durumun da ailelerin, çocuklarının uyuşturucu kullanan biri olarak bilinmemesi maksadıyla gizlemeye çalışmaları olarak kaydedilmişti.
Raporun sonunda açıklanan çözüm önerileri kısmında, bu konuda her kurum ve şahsın meselenin ciddiyetini bilerek sorunun çözümüne el birliği ile katkıda bulunmaları ve gündemlerine almaları istendi.
Evet, o raporun hazırlanmasından bu yana zehir tacirlerine dönük ciddi operasyonlar son zamanlarda olmakla birlikte bunun sokağa yansıdığını söyleyemeyiz. Yukarıda da ifade edildiği gibi sorun sadece polisiye tedbirlerle halledilecek boyu çoktan aşmış durumda. Aileler, milli eğitim, aile sosyal hizmetler, gençlik spor, müftülük, valilik, belediye, STK’lar ve basının yer almasıyla topyekûn planlı ve bilinçli bir mücadele ile sorunun üzerine gidilerek gençlerimiz bu tuzaktan kurtarılmalıdır. Aksi halde ilimizi tehdit eden bu sorun yarın kendi ailemizi de tehdit edecektir. Kimsenin “bana ne?” deme lüksü yoktur. Valilik koordinesinde bu soruna el atalım. Gençlerimizi-çocuklarımızı suç baronlarına yem olmaktan kurtaralım. Sonra çok geç olabilir.
Selam ve dua ile…