ABD Başkanı Donald Trump, Ortadoğu ziyaretinde fitne ateşini yeniden yaktı. Körfezde sular ısındı. İslâm Coğrafyası karıştı. Çoğu Arap ülkesi olmak üzere 7 ülke Katar’a karşı birleşti diplomatik ve ekonomik ilişkilerini kestiler. Büyük şeytan yine yaptı yapacağını. Kendisi de Suudi Arabistan’a 110 milyar doları silah satışı olmak üzere bir seferde 380 milyar doları cebe indirdi.
ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi diktatör çetelerini yanına alarak İslam Coğrafyasının bozuk olan dengelerine bir çomak daha sokmayı başardı.
Bunların ardından İran, terör saldırısı ile karşı karşıya kaldı. Endişe verici gelişmeler sürekli ivme kazanıyor.
Türkiye’de istediklerini elde edemeyenler, başka yolları ve planları devreye sokuyorlar. Yeni kurgu peşinde koşuyorlar.
İslâm Coğrafyasında kargaşa, savaş ve işgallerle gündemden düşmeyen ABD, şeytanlığından ve kirli oyunlarından bir türlü vazgeçmiyor. Ortadoğu’nun bütün hassas noktalarını kaşıyor.
En büyük terör devleti ABD, Katar’ı terörü desteklemekle suçluyor! Yavuz hırsızın, ev sahibini bastırması misali. Neymiş; Katar, İran ile ilişkilendiriliyor, Hamas’a ve İhvan’a destekle suçlanıyor.
ABD, bir yandan DEAŞ’ı kuracak diğer yandan FETÖ’yü besleyecek, terör örgütü YPG’ye tırlarla silah gönderecek. Eğitimini üstlenecek, istihbarat ve her türlü maddi yardımı yapacak. PKK’yı el altından destekleyecek, sonrada Katar’ı terör örgütlerini desteklemeyle suçlayacak. Hatırlayınız; Donald Trump, “Irak’ta DEAŞ’ı kuran bizzat Amerika’dır” demişti.
İnsanın aklına hemen Katar üzerinden hedefte Türkiye ve İran mı var sorusu geliyor. Türkiye ve İran üzerinden de İslâm Coğrafyası’nın tamamı olsa gerek. Afganistan, Irak, Suriye’yi yiyen, doymak bilmeyen bir canavarla karşı karşıyayız. Savaşlar ve silah satışlarıyla beslenen bir canavar. Ekonomisinin ana damarı mazlum milletlerin kanı ve gözyaşıyla besleniyor. Her seferinde daha çok silah satışı ve daha çok savaş hedefleyen bir aşağılık mahlûkla karşı karşıyayız. Dünyanın neresinde bir savaş olsa mutlaka altından bu aşağılık mahlûk çıkıyor.
İsrail karşısında bir türlü birleşemeyen Arap diktatörler çetesi, Donald Trump’un işaretiyle Katar’a karşı hemen birleştiler. İsrail’e ve ABD’ye hoşgörü Katar’a tavır. Çünkü Katar Kudüs’ü sahipleniyor.
Suud Krallığı’nın en büyük sorunu hanedanlığa yönelik tehditlerdir. Yoksa kim nereye hangi örgüte yardım yaptığı kendisine dokunmuyorsa umurunda bile değildir. Suud Hanedanlığı’nın esas korkusu da İran’dır.
Bütün bunların arkasında büyük bir sünni-şii savaşının planları mı var? Bununla birlikte Siyonist işgalcilerin rahatlatılması planları mı var? Hamas ve İhvan mı var?
İsrail’in talimatları, emir eri Donald Trump tarafından Araplara iletildiği açık bir şekilde belli oluyor.
Ruhunu ve benliğini Siyonist İşgal gücüne teslim etmiş olan ABD emirleri eksiksiz yerine getiriyor.
Krizde Kuveyt, Umman, Irak, Türkiye, İran ve Rusya Katar’ın yanında yer aldılar. Yani abluka ve tecrit istenildiği şekilde gelişmedi.
15 Temmuz’da Türkiye’nin yanında yer aldığını açıklayan Katar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek vermişti. Türkiye’de de milyar dolarlı büyük yatırımları var ve bunlar hala devam ediyor.
Şimdi de Türkiye, Katarın yanında yer aldığını ilk açıklayan ülkelerden oldu. Ambargoya ve tecrite karşı çıktı. Katar’a 5000 asker gönderme kararı alındı. Gıda gönderilmesini gündeme getirildi. Kara gün dostluğuna aynı şekilde karşılık verildi.
Dünyanın en büyük terörist devleti ABD, dünya egemenlik siyasetine biat etmeyi reddeden devletlere karşı “terörist devletler” ilan ederek saldırıya geçmekte. Kendisine de sözde “terör karşıtı” payandalar oluşturarak saldırılarını meşrulaştırmaya çalışmakta.
İslâm Coğrafyası, dolayısıyla dünyanın fay hatları hassaslığını ve kırılganlığını arttırarak devam ediyor. Allah yardımcımız olsun.