Hepinizin malumudur ki; emperyalistler tarafından büyük bir oyun oynanıyor orta doğuda. Irak, Mısır, Suriye derken aynı oyun Türkiye’de de oynanmak isteniyor. İster ülkemizin içinde yer alan yerli işbirlikçileri aracılığıyla olsun, ister dışardan gaz pompalarıyla yandaşlarını gaza getiren karanlık odaklar olsun rahat durmadılar, durmayacaklar. Bunun neticesinden olsa gerek oyun kurucuları kısmi olarak ta olsa başarılı oluyorlar.
Bunun pratiğini birkaç gün önce Suruç’ta meydana gelen patlamada gördük. Kanla büyüyen yamyamlar 32 kişinin ölmesine doymamış olacaklar ki, zombiler gibi sağa sola saldırmaya başladılar. Her sakallıyı DAEŞ belleyerek saldırmaları, Aziz İslam’a olan kin ve öfkelerinin içlerinde katmerleştirip biriktirdiklerinin tezahürü - dışa vurmalarıdır.
Türkiye’ye, Suruç’ta ikinci bir gezi vakası yaşatmak istediler kaostan nemalananlar. Patlamadan saatler öncesinde İMC TV spikerinin dil sürçmesi(!)yle Suruç’ta katliam gafı ile tesadüfler zinciri başladı. Patlamada bir dakika 28 saniye sonra ODTÜ'lü öğrencilerin Suruçta katliam var pankartı, iki dakika sonra hazır bir vaziyette alman haber kanalının haberi servis etmesi, amara kültür merkezinin kameralarının çalış(tırıl)maması, güvenlik güçlerine arama yaptırılmaması, kobane deyince hemen beliren hdp vekillerinin ortada görünmemesi düşündüren sorular olarak karşımıza çıkıyor. Bir haberin servise hazırlanması ne kadar sürer? Bir pankart kaç dakikada hazırlanabilir? O kadar öğrenci bir dakikada nasıl toplanabildiler? Gibi soruların cevap bulabilmesi için devletin güvendiği memurlarıyla yoğun mesai harcaması gerekir.
Özellikle güvenilir kelimesini kullanıyorum. Zira bu millet 6–8 Ekimde arabaları ateşe atan polisleri, saldırıya maruz kalmış yaralıların suratında telefonları kapatan memurları, olaylara müdahale etseydik polislerimiz şehit düşebilirdi anlayışındaki müdürleri-amirleri görmüş, devlete olan güveni sarsılmıştı.
Özellikle doğudaki seçmenin genelde de milletin ikinci sarsıntı geçirmesine bu sefer de HDP başrol oynadı. Milletin çözüm süreci devam etsin diye oylarını vermesini sadece siyasi bir başarıdan saydılar. Milletin beklentilerine cevap vermek yerine kulaklarını tıkayarak sadece kendi bildiklerini okudular. Israrla Kürt sorununu PKK sorunu olarak direttiler. Hükümetteki yanlış isimlerle birlikte çözüm sürecini çözülemez duruma getirdiler.
Bunlar yetmiyormuş gibi Suruç’taki bombalı saldırıda hayatlarını kaybedenler daha gömülmemişken, acıları tazeyken sosyal medyaya yansıyan görüntüler HDP eş genel başkanının ölenleri ne kadar umursadığının resmiydi adeta. Aşk türküleriyle hdplilerin gönlüne taht kurmuş selocan görünüyor ölüleri umursamıyorçasına. O kadar kişi ölmüş, yandaşları şehir merkezlerinde polisle çatışıyor, tutuklanmalar olmuş, ülke kaosa gidiyor… ooo kimin umurunda, yaz gelmiş güneşlenmek hakkıdır tabiî ki başkanın!
Bir de Türkiye’nin barışa(!) kavuşması için unutmamamız gereken bir kurye de var. HDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız. Adeta silah tüccarları gibi teslimat yapıyor sayın vekil! Milletin onlardan beklediği nedir onların yaptığı ne? Belki de vekillik maaşı yetmiyor ek iş yapmak zorunda kalıyor vekil bey.
Hep beklenilenlerin tam aksine hamleler yapan HDP Kürtçenin şu deyimine tam da uyuyor. “ez lı ku dıxım deng jı kut te” (ben nereye vuruyorum ses nerden geliyor.) sanki bu söz milletin hdp vekillerinden istedikleriyle, hdp vekillerinin yaptıkları arasında tercüman olmuş.
Son olarak bizlerin komşu ülkelerde olan olaylardan ders çıkarıp ülkemize sıçramaması için elimizi taşın altına koymamız şart. Cumhurbaşkanından, akıl hastasına kadar bilinçli bir şekilde hareket edip doğru hamleler yapmalıyız. Olayların büyümemesi dileğiyle…