Çözüm sürecinin başarıya ulaşabilmesi için her şeyden önce bütün tarafların samimi ve şeffaf olmaları lazımdır. Taraflara baktığımızda her biri kendi menfaati için çalışıyor. Halkın faydasını düşünen yoktur. Gerçek bir çözüm sürecinin olabilmesi için bütün tarafların gizli hedeflerinin olmaması gerekir. Her birinin derdi ve amacı ayrıdır. Tarafları tek tek ele alalım.
Devlet: Devletin amacı kandili- PKK yi silahsızlandırmak ve ovaya çekmektir. Kendisine göre en büyük sıkıntı silahlı güçlerin var olmasıdır. Bu güçleri etkisizleştirirse daha rahat hareket eder. Devlet, silahlı güçleri ortaya çıkaran sebepleri ortaya çıkarıp bertaraf etmeli iken sonuçlarını ortadan kaldırmaya çalışıyor. Devlet halka samimi davranmalı ve halkın isteklerini halk talep etmeden görüp vermelidir. Gelişmiş devletler halklarının refahı için çalışırken, geri kalmış devletler kendi halklarını nasıl kandıracaklarını, nasıl yeni vergiler alacaklarını planlar. Halk haklarını istemek için sokağa çıkınca önce şiddet uygularlar. Sonuç vermeyince geri adım atmış gibi görünürler. Devlet vatandaşına eşit davranmalı ve onların haklarını onlar istemeden kendiliğinden vermelidir. Hal bu ki yaşadığımız devlette devlet halka verdiği zamları hangi vergi türleri ile alabileceği planları yapıyor.
İmralı’da bulunan vatandaş devlet ile yaptığı 30 yıllık savaşın sonucunda ABD güçleri tarafından Türkiye’ye teslim edildi. Hapiste kaldığı süreçte MİT ile yaptığı görüşmelerde silahla sonucun alınamayacağını gördü! Bu yüzden devlet ile çözüm sürecini başlattı. Diğer taraftan Kürtlerin Türklerle iç içe girdiğini dayı-yeğen olduklarını düşündü. Kürtlerin bütün şehirlerine yayıldığını da gördü. Savaşın fayda vermeyeceğini, bağımsızlığın gereksiz olduğunu anladı. Bağımsızlığın gereksiz ve faydasız olduğunu düşündü. Devlette daha sağlıklı düşünmesi için her türlü olanakları hapis ortamında ona hazırladı. Şu anda PKK içinde en sağlıklı düşünen Öcalan’dır. Hapiste şahıs kendini ve şartları daha iyi görebiliyor. Acziyetlerini görüyor. Silahlı adam her şeyin silah olduğunu düşünür.
Kandil, çözümün önündeki en büyük engeldir. Onlar silahlarıyla kendilerini taraftarlarına ve Kürt halkına kabul ettiriyorlar. Silahları ellerinden alınırsa psikolojik ve sosyolojik sıkıntıları olur. Depresyona girerler. Silahsız köylere gitseler kim onlara ikramlarda bulunup yemeğini ve yatağını onlarla paylaşır. İnsanlardan büyük miktarlarda haraç alıyorlar. Yaratıcısının yolunda bile infak etmekten kaçınan insan korkudan olmazsa trilyonluk haraç verir mi? Şu anda Türkiye de barış ve huzurun önündeki en büyük engel kandildir= PKK dir. Bunlar ellerindeki silahların gücüyle çaycıyı, kapıcıyı parti kanadının sorgulayıcısı ve yöneticisi yapıyorlar. İnsan doğası, kendi kapıcısı ve çaycısının kendisine emir vermesini istemez. Buna boyun eğiyorsa korkudandır. Çözüm süreci diyorlar dağa binlerce çocuk kaçırıyorlar.
HDP: Taraflar içinde barışın olmasını en fazla isteyen kesimdir. Onlar halkın içinde rahat olmak istiyorlar. Kandil onların sorumlusu olduğu sürece rahat edemezler. Onlar güçlü bir kandil istemezler. Demirtaş kandil bombalanırken denizde keyif sürüyormuş. İmralı’dan önce bütün kontroller bir şahıstaydı. Şimdi kandil 4-5 kişinin yönetimindedir. Her biri kendini ön planda tutmaya çalışıyor. Kanaatime göre PYD bile kandilin gücünün zayıflamasını ister. S. M. En kritik dönemlerde önce MİT ile görüşüyor. Oda rahat etmek istiyor. Türkiye ile dostluk istiyor. Yaralılarını burada tedavi ettiriyor. Devlet ona imkan sağlıyor. Kandil yüzünden sıkıntı çekiyor. Devlet onun sırtını sıvazlıyor. Sen kabiliyetli ve yeteneklisin başkasına bağlı olma diye telkin verebilir. Çözüm süreci biterse HDP bu oyları alamaz. Devlet bize sahip çıkmıyor. Kendimizi güvenceye almak için oylarımızı HDP ye verdik diyenler, PKK ye savaş açıldığı bir ortamda oylarını geri alabilirler. Huzur ortamı için polis ve askerden giden oylarda geri gider. Yani bu ortamda seçim olsa HDP’nin işi zordur. O eski baskı halkın üzerinde olmaz. Silahlı güçler serbest dolaşamazlar. Siyasi kanat savaşın kendilerine zarar vereceğini biliyor ve taktiksel olan çözüm sürecinin devam etmesini istiyor.
Sonuç olarak taraflar ne zaman halkın menfaatını düşünüp hareket etseler, halkın durumunu kardeşlik ve eşitlik ilkesiyle göz önüne alarak ele alsalar barış olur. Ama taraflar zaman kazanmak ve hakimiyet alanını genişletmek için uğraşsalar huzur ve barış olmaz.
Devlet Müslüman halkın isteklerini göz önüne almalıdır. Müslüman halkın temsilcileri Müslümanlardır. Müslümanları sosyalistlerin safına koyup değerlendirmek veya yok saymak Müslümanlara en büyük haksızlıktır. Devlet Türkiye de yaşayan Müslüman cemaatlerle görüşmelidir. Onları muhatap almalıdır. Özellikle bölgede güçlü olan İslamı yapılarla işbirliği yapmalıdır. Kalıcı çözüm böyle sağlanır.
Allah'a emanet olun...