İslâm demek, teslim olmak, kurtuluşa ermek, sulh ve selâmet bulmak demektir. Diğer bir açıdan da, hayatın tüm alanlarını kapsayan (siyaset de dâhil) bir nizamın, bir sistemin, bir yaşam biçiminin, bir dinin adıdır. Bu nizamı, bu hayat tarzını (İslâm Dini’ni) kabul eden, kendi hevâ ve hevesini Allah ve Resûlü’nün iradesine tabi kılan kimseye, “Müslüman” denir. Veya tağutu reddedip, Allah’a ve onun yasalarına/şeriatına teslim olan insana “Müslüman” denir. Kısaca İslâm Dini’ne mensub kişiye “Müslüman” denir.
“(Ey mü’minler!) Onlara deyin ki: “Biz, Allah’a ve bize indirilen (Kur’ân-ı Kerîm’)e, İbrahim’e, İshak’a, Yakub’a, ve torunlarına indirilene; Musa ve İsa’ya verilenlere, diğer Peygamberlere Rableri tarafından verilen (kitab ve sayfa) lara iman ettik. Biz, onların hiç biri arasında (inanç yönünden) asla ayırım yapmayız. Biz, ancak O’na teslim/boyun eğen (Müslüman)larız.” (Bakara, 2/136)
Bu âyette, Müslümanların özelliklerinden bahsediliyor. Allah’ın birliğine ve O’nun vahyettiği Kur’ân’a inanan, geçmişteki Peygamberlere de iman eden, Allah’ın Peygamberleri arasında
asla ayırım yapmayan, Allah’a ve onun yasalarına/şeriatına teslim olan insanların Müslüman diye isimlendirildiği anlaşılıyor.
Müslüman, kayıtsız, şartsız, sorgusuz, sualsiz Allah’a teslim olan insana denir. Teslimiyet, imanın bir gereğidir. Allah’a teslim olmak, O’na kulluk etmek, O’na güvenmek, yalnız O’ndan yardım istemek ve yalnız O’nun rızasını kazanmak için çalışmaktır.
Teslimiyetin en güzel örneğini, İbrahim (a.s.) ve İsmail (a.s.)’da görüyoruz.
İbrahim (a.s.) ne dedi?
“Rabbi ona: “(Hakka) teslim ol! Buyurduğunda o da: “Âlemlerin Rabbine teslim oldum.” dedi. (El Bakara, 2/131)
Böylece İbrahim (a.s.), bütün benliği ile tevhid çağrısına boyun eğmiş, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim olmuştu. Bunun aksine hiçbir varlığı yüceltmemişti. Böylece, bir tevhid önderi olmuştu.
İbrahim (a.s.), oğlu biraz büyüyüp belirli bir yaşa gelince, bir rüya gördü. Rüyasında oğlunu Allah’a kurban ediyordu.
İbrahim (a.s.), rüyasıyla ilgili olarak oğlu İsmail (a.s.)’a dedi ki:
“Ey yavrucuğum, doğrusu ben rüyamda seni boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün.” (Saffat,37/102)
İsmail (a.s.), buğulu ve anlamlı gözlerle babasına baktı. Biliyordu ki, babası bir Peygamberdi ve Allah’ın emriyle hareket ediyordu.
Telaş etmedi, muhalefet etmedi, babasına soru sormadı, irdelemedi ve tereddüt etmedi.
“Ey babacığım! Emredildiğin gibi yap. İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın.” dedi. (Saffat, 37/102)
İbrahim (a.s.) ve İsmail (a.s), sıdkın, teslimiyetin ve sadakatin en güzel örneğini sergilediler. Böylece bizlere de örnek oldular.