Batman’da hırsızlık hiç olmadığı kadar almış başını gidiyor ve maalesef kimse buna el atmıyor, durdurmuyor.
Gün geçmiyor ki Batman’da birkaç hırsızlık olayı yaşanmıyor olmasın. Haberciler olarak artık hırsızlık haberi yapmaktan bıktık ancak onlar hırsızlıktan usanmıyorlar. İşin ilginci suçüstü yakalanan hırsızlar bile elini kolunu sallayarak çıktığından kimsenin pek güveni kalmadı. Bu durum ve çoğunlukla yaşı küçük diye hırsızlar serbest bırakıldığından evinde veya işyerinde hırsızlık olanlar bile polisi aramak istemiyor.
Polis ise, “Biz yakalıyoruz yaşları küçük diye mahkeme bırakıyor” diyor. Maalesef bu konuda kanunlar yetersiz ve caydırıcı cezalar içermediğinden hırsızlık vakaları gün geçtikçe artıyor ve her geçen gün hırsızlık ordusuna yenileri katılıyor.
Tabi ki bu konu sadece polisiye tedbirlerle çözümlenemez. Geçmişte toplumlar İslam inancı gereği mal, can ve namusundan dolayı rahattılar. Bu olaylar nadir oluyordu. Ancak şimdi, çelik kapılar, sağlam kilitler, uyarı sistemleri ve güvenlik kameralarına rağmen kimse hırsızlık olmayacak diye rahat olamıyor. Çünkü aileden başlayarak çocuklara iyi bir eğitim verilmiyor. 1990’lı yıllarda camilerden kovulan ve camiden gözaltına alınan çocuklar cami dışına atılınca; “ya hırsız ve balici” ya da “taş atan çocuklara” dönüştü. Çok şükür şimdiki imamlar ve diyanet teşkilatı çocukları camiye çekmeye ve onları cami ile buluşturmak adına çok güzel çabalar sergiliyor. Arada birde yaşlılarımızın çocukları camiden kovma alışkanlığı olmazsa ilerisi için umutvar olacağız.
Geçmişte bir yakınımın evine giren hırsızın yakalanması ve polise teslimi sırasında polislere dediğim gibi; hırsızlık yapan çocuklar yerine anne-babaları cezalandırılmalıdır. Ancak hırsızlık bu şekilde ve caydırıcı cezalarla azaltılabilir. Öyle ya anne-babanın çocuğuna; “değirmenin suyu nereden geliyor?” diye sormadığı sürece çocuk hırsızlık yapmaya devam edecektir. Geçmişte anne, baba ve aile büyükleri çocuklarında bir kuruş bile görse, bunu nerden getirdin? Kim verdi? Diye sorgular o cüz’i paranın kaynağını öğrenmeden çocuğunu bırakmazdı. Şimdi ise maalesef bu yapılmıyor. Hırsızlık yapan çocuk ve gençler en pahalı elbiseden tutunda en pahalı cep telefonuna kadar alarak, lüks içinde çevrelerine zengin rolü oynamaya çalışıyor. Bu yetmez gibi araç kiralayıp akılları sıra hava atıyorlar. Arada da belki sus payı olarak ebeveynine bir miktar para koklatıyor. Ana-baba da “bu değirmenin suyu nerden geliyor?” diye sormuyor; ta ki yakayı ele verinceye kadar. Çocuk yakalanınca da; “haberim yoktu, bilmiyordum, biz şöyle bir aileyiz, oğlumdan haberim yoktu” diye bahaneler üretmeye ve saymaya başlarlar.
Peki beyler! Sizler çocuklarınızın İslami terbiye alması için ne yaptınız? Çocuklarınızın ne yaptığını, kimlerle oturup kalktığına hiç baktınız mı? Yok… Niye? Çünkü para getiriyordu. Böyle bir anne-baba anlayışı olabilir mi? Siz çocuğunuzun terbiyesinde ve sağlam berrak bir akide ve İslam ahlakı edinmesinden sorumlu değil misiniz? Çocuğunuzun gece yarılarına kadar nerelere gittiğini, kimlerle teşrik-i mesai yaptığını neden merak etmediniz? Görevinizi yapmadığınız ve kötülüğe göz yumduğunuz için sizlerde en az o çocuk kadar suçlusunuz. Tabi ki görevini yapan anne, babalar bundan istisnadır. Ancak tüm anne ve babalar İslam’ın anne babaya yüklediği vazifeleri öğrenip hakkıyla yerine getirmekle mükelleftir. Bunu yapmadığımız sürece ve çocuklarımızı İslam üzere yetiştirip eğitmediğimiz sürece hem kulların hem ALLAH’ın nazarında sorumluluktan ve hesap vermekten kurtulamayız. Wesselam…