Irak Kürdistanı'nda referandum yapıldı. Dünyanın sonu da olmadı. Eğer komşu ülkeler bu bölgeyi ateşe vermezlerse, doğrusu her şey eskisi gibi de devam edecektir. %70’in üzerinde bir katılım ve %92’den fazla bir kabul oyuyla seçim süreci tamamlandı. Bu oranlar Avrupa ortalamasının çok üzerindedir. Bu sonuçların herkes nezdinde takdir toplaması gerekirken, hep bir ağızdan toptan reddiyeye başlamaları doğrusu kardeşlik ve komşuluk ilişkilerine hiçte yakışmadı.
Bu bölgeye yönelik söylemler o kadar ileriye götürüldü ki, komşuluk hukuku adeta ayaklar altına alındı. Ulusalcı ve şoven milliyetçilerin dillerini biliyoruz. Bu dilde zaten kardeşlik beklemiyoruz. Çünkü bu ideolojide, farklı etnik yapıdaki insanların kardeşliği değil, aynı ırkın kafatasçılığını yapan insanların birlikteliği esastır. Bu yaklaşımda ümmet tasavvuru da yoktur. Sadece etnik yaklaşımlar ve ötekileştirmeler vardır. Yurttan sesler korusu gibi, herkes aynı yöne dönmüş ve aynı ses tonuyla hakaret, saldırı ve ‘toptan hücum’ naraları periyodik olarak atılmaya devam edilmektedir.
Hele İslami bir söyleme sahip kardeşlerimizin de böyle bir dili kullanıyor olmaları, insanı dehşete düşürüyor. Bu kardeşlerimize ‘ölümün hak olduğunu, mizanın vuku bulacağını, cennet ve cehennemin varlığını’ tekrardan bir kardeşlik vazifesi olarak hatırlatmakta fayda görüyoruz. Yıllardır ümmetin varlığına ve birliğine kasteden insanlarla aynı dili kullanıyor olmalarını hayırlı bulmadığımızı ve bu adımın bir sonraki basamağının daha fazla kan ve gözyaşı olacağını söylemek herhalde kehanet olmayacaktır.
Yıllardır esaret altında olan Mescidi Aksa ve Filistinli Müslümanların yardıma muhtaç hallerini göremeyenlerin, Yemen’deki insanlık dramına seyirci kalanların ve hele Suriye trajedisi için bir inisiyatif geliştirmek istemeyen komşu ülkelerin, Müslüman Kürtler söz konusu olunca celallenerek bir anda fikir ve eylem birliğine varmaları ümmetin içerisine düşürüldüğü ızdırapların ne kadar da büyük olduğunu bize ispatlamaktadır.
Irak Kürdistanı'yla geliştirilen ticari ilişkiler, her iki tarafın iyi bir seviyeye gelmesine zemin hazırladı. Şu an Almanya hariç, en fazla ihracat yaptığımız ülke durumundadır. Ve bunun geliştirilerek artırılması hedeflenmişken, bu ilişkilerin bir anda kesilmesi her iki tarafı da ciddi anlamda sıkıntıya sokacaktır. Hele bir askeri harekât şeklinde bir müdahaleye evirilmesi ise, on yıllardır elde edilen kazanımların bir anda tamamen kaybedilmesine sebebiyet verecektir. Bu durum bölge dışı aktörlerin de para verip halledemedikleri bir operasyonu parasız ve pulsuz bir şekilde, daha fazla müdahil olma imkanını elde ederek burada bulunmalarını maalesef imkân verdi.
Referandum sonrası gelinen noktada, bu bölgeyi boğma harekâtı tüm hızıyla devam etmektedir. Bölgesel yönetim yetkilileri yumuşak bir üslup ile kardeşlik hukukunu hatırlatırlarken, çevre ülkeler militarist bir dil kullanma seferberliği içerisine girmişlerdir. Hele ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ yaklaşımı ciddi bir duygusal kırılmaya yol açacaktır. Oysa yeteri kadar kırılmalar, travmalar, açlıklar, katliamlar ve kardeş kavgaları bizi kasıp kavurmaktadır. Yeni olumsuzlukları büyütmeye yönelik atılacak bir adım ciddi veballeri de beraberinde getirecektir.
Ansızın darda kalanlara yardıma gidilir. Yetimlere, aç ve susuzlara çare olmak için hızlı hareket edilir. Umudunu yitirenlere ümit olmak için sefer olunur. Özgürlüğe hasret kalanlara, özgürlük muştuları büyük bir himmetle onlara ulaştırılır. Sevdaları yarım kalanlara, kendi sevdasından bile vazgeçerek feragat âlicenaplıkları gösterilir. Bu fani dünyanın aldatıcı cazibelerine ve debdebelerine aldanarak değil, ebedi hayatın hesabını rahat bir şekilde verebilecek bir olgunluk ve halimlikle ‘gidebilmek’ gerekir.
Bir referandum sonrası koparılan vaveylalardan herkes payına düşeni alacaktır. Kimisi düşmanlık dilini kullanarak ötekileştirme, yok sayma ve fitne çıkarma pahasına yıkıma davetiye çıkaracaktır. Kimisi de kardeşlik dilini kullanarak, bir arada yaşama erdemini sonuna kadar zorlayacaktır. Ama neticede herkes yaptıklarıyla Allah’a hesabını verecektir.