Taraftarlık akidedendir. Taraf olmak, sevgi beslemek, Müslümanların lehinde yardımcı olmak inancın temeline dayanır. Amel ile ilgili olan ibadetler inkar söz konusu olmadığı sürece insanı küfre götürmez. Yani bir Müslüman oruç tutmazsa, ancak orucun farziyetini inkar etmezse, kafir olmaz.
Eskiden insanlar arasında “Allah, yeryüzünün idaresine karışmaz. Onu yönetmek insana aittir. Yani göklerin hakimiyeti Allah’ın yerlerin hakimiyeti insanındır.” düşüncesi hakim idi. Mekkeli müşrikler Allah’ın varlığına ve birliğine inandıkları halde yeryüzünün yönetimini kendilerinde görüyorlardı. Günümüzdeki Müslümanlar arasında öyle bir düşünce hakim olmuş ki, insanı hayrette bırakıyor. Günümüzün insanları yeryüzündeki hayatlarını düzenlerken hiçbir şekilde Allah’ın bu konudaki emirlerini sormazlar. Kendi bildikleri gibi hayatlarını tanzim ederler. Dolayısıyla bir taraftan namaz kılarken, öbür taraftan faiz alabiliyorlar. Bir taraftan “ben sadece Allah’ın huzurunda eğilirim. Sadece ondan yardım dilerim. Ona ibadet ederim” derken, diğer taraftan Allah’ın düşmanlarına karşı el pençe divan duruyor. Sevgisini Allah’ın tarafına değil de Allah’ın düşmanlarının tarafına yöneltiyor. Öyle bir hale gelmişiz ki, Allah ile yaşantımız arasında bir köprü kurmuyoruz. Köprüleri yıkmışız. Yaşantımız, sevgimiz taraftarlığımız Allah’ın dinine göre değildir. En ufak bir ticari ilişkimizde o işten anlayanlara sorarız, danışırız ama yaşantımızla ilgili durumlarda Allah’ın dinini sormayız. Adam bankadan faizli kredi çekerken bir alime sorma ihtiyacı bile duymuyor. Zaten Bununla ilgili bir endişesi bile yoktur. Bizim içinde bulunduğumuz hal cahili olan insanların dönemlerindeki hal gibidir. Bu yüzden ibadetlerini yapmaya çalışan nice insanlar Allah’ın düşmanı olan insanları alkışlaya bilmektedirler. Onlarla dostluk içindedirler. Onları veli edinmektedirler. Dolayısıyla Allah’ın taraftarlarını bırakmışlar. Allah düşmanlarının taraftarlarını tutmuşlar. Etrafımıza baktığımızda fuhuş ve içki bataklığında sürünen insanların peşinde koşan gençlerimiz, insanlarımız vardır. Onların dinlerini tümüyle ortadan kaldırmaya çalışan İslam düşmanı kapitalist, emperyalist, sosyalist, komünist ve İslami görünümlü Amerika tarafından desteklenen örgütlerin taraftarlığını yapıyorlar.
Her şeyden önce Müslümanların samimi bir şekilde Allah'a bağlanmaları ve Allah’ın yolunda gidenleri dost edinmeleri gerekir. Bir Müslüman, namaz kılmayanların, dine düşman olanların, gençlerimizi ve kızlarımızı gayri İslami hayata sürükleyenlerin peşinden gittiği sürece, yaptığı ibadetlerden bir medet ummasın. İbadetlerin temeli ve geçerliliği akideyi sağlamlaştırmaktır. Akide ile ilgili en ufak bir sıkıntı ve şüphe imanı tehlikeye atar. İmanı tehlikeye giren şahsın ibadetleri tehlikeye girer. O zaman her şeyden önce taraftarlığımızı ortaya koymak gerekir. Mekkeli Müslümanlar Oruç, Namaz, Hac Zekat ve buna benzer ibadetleri yapmadan önce taraftarlıklarını ortaya koymuşlardır. Yani onlar; “Duyduk ve itaat ettik” emri ile Allah'a, onun Peygamberine (sav ) ve iman edenlere taraf olmuşlardı. Kayıtsız şartsız itaat ediyorlardı. İşte günümüzde de imanımızı kurtarabilmemiz için kayıtsız şartsız Allah’ın ve onun Peygamberinin ve oruçlarını tutan namazlarını kılan ve Allah’ın dinine göre yaşamayı kendilerine rehber seçenlerin tarafında olmamız gerekir. İbadetini yaparken komünist olan nice cami ehli vardır. Allah bizi yolunda gidenlerden eylesin Amin