Adam öldürmek, yeryüzündeki en büyük günahlardan biridir. Ama fitne çıkarmak, adam öldürmekten bile daha büyük bir alçaklıktır. Çünkü bazen işlenen bir suçun cezai karşılığı olarak hukuken bir insanın hayatına son verilebiliyor. Bazen nefsi müdafaa olarak, bazen kazara veya bir ihmalin sonucu böyle bir suça bulaşabiliyorsun. Vatandaşlık görevini yapan bir asker, istemese de cephede savaştığı tarafa ateş etmek zorunda kalıyor.
Yani belirli durumlarda ve toplumlarda adam öldürmenin çok farklı dereceleri ve farklı bakış açıları bulunmaktadır. Ama hiçbir durumda ve toplumda fitne çıkarmak hoş görülemez ve fitne için mazeretler kabul edilmez. Çünkü fitne, cinayetlere kapı açan ve toplumsal düzenin altına konulan bir bomba gibi çok tahripkârdır. Adam öldürmek bir şahısla sınırlı kalabilirken, fitne bir bulaşıcı hastalık gibi yayılmakta ve bulaştığı her yeri tahrip etmektedir.
Fitne çıkarmak, insan hayatına son vermekle sınırlı kalmaz. Toplumsal düzeni ve toplumsal değerleri de yok eder. Toplumu ayrıştırır, kin ve düşmanlıklar üretir ve belki de en önemlisi toplumsal güveni yok eder. Adam öldürmek, ıslaklık dolayısıyla üşütüp zatürre olmaksa; fitne, büyük tusunamilerin önüne gelen ev ve şehirleri önüne katıp helak etmesidir.
Eskiden şahıslarla sınırlı olan fitne, günümüzdeki iletişim araçları sayesinde anında dünyanın dört bir yanına yayılabilmektedir. Eskiden kötü insanlar fitneye sebep olurken, şimdi devlet ve örgütlerin stratejik araştırma merkezlerinde etkili ve tahripkâr fitne- algılar üretilmektedir. Mal imal eden fabrikalar gibi, toplumu yönlendirecek yalan algılar- fitneler üretilmektedir.
Toplumu bilinçlendirmek ve toplumsal huzuru sağlamakla görevli siyasetçi ve medyanın fitne safında yer alması, toplumsal huzuru kökünden yıkmaktır.
Herkes, herkesi sevmek ve takdir etmek zorunda değildir. Kendinizi övebilir, başkalarını eleştirebilirsiniz. Ama sevgide de, rakiplerinizi eleştirmede de adil ve dürüst olmak zorundasınız. Eğer illaki birilerine düşmanlık yapacaksanız, düşmanlığın da bir hukuku vardır ve bu hukuku gözetmek zorundasınız. Kendinize istediğiniz saygı ve hukuku karşı tarafa göstermek zorundasınız.
Ama ne yazık ki toplumsal huzur ve barış için çalışması gereken bazı siyasetçi ve medya gruplarının, kalemşorların algı operasyonlarında rol aldığına ve toplumu ayrıştırdığına şahit olmaktayız. Birilerine karşıtlık üzerine toplumun temel dinamikleri, barış ve huzuru böylesine insafsızca dinamitlenmemelidir. Birilerini yok edeyim diye, bir ülke halkı ve değerleriyle beraber kurban edilmemelidir.
Sosyal medyada müthiş bir fitne koparılmaktadır. Hiçbir sınır tanınmadan yalan ve iftiralar üzerinde algılar ve düşmanlıklar oluşturulmaya çalışılmaktadır. Hiçbir ilgisi olmayan, başka kıtalarda veya onlarca yıl önce başka sebeplerle oluşmuş mağduriyetler üzerinde toplum ayrıştırılmakta, kin ve düşmanlıklar üretilmektedir. Sorumlu davranması gereken bazı siyasetçi ve kalemşörler bile bile hiç ilgisi olmayan fotoğrafların altına istedikleri yazıyı yazarak; istediklerini mağdur göstererek, bu katliamların faili olarak rakiplerini göstererek onları yıpratmaya ve teslimiyete zorlamak istemektedirler.
“Nefret suçu” yasayla yasaklanmışken; Sosyal medyada toplumsal kalabalıklara karşı nefret suçu işlenmektedir. Savaş çığırtkanlığı yapılmakta, grup ve şahıslara karşı saldırılar için belli kesimler kışkırtılmaktadır. İsim, adres ve fotoğrafı paylaşılan şahıslar hedef gösterilmektedir. Dışarıdan maaş alan veya bütün değerlerini kin ve nefrete kurban eden bazıları bu yalan ve iftiraları bilerek yaymaktadır, ama birçok insanımız da bu yalan haberleri araştırma ihtiyacı duymadan olduğu gibi kabul edip yaymakta ve paylaşmaktadır. Belki de farkında olmadan bu yalan ve günahlara ortak olmakta, fitne ve savaş ateşine benzin dökmektedir.
Devlet ve yargı, sosyal medya üzerinde işlenen bu nefret suçlarına ve hedef göstermelere karşı sorumluluğunu yerine getirmelidir. Taraf olan Parti ve örgütlerde kendilerini ilgilendiren konularda bu yalan ve çatışmaya davetiye çıkaran, hedef gösterenleri araştırmalı ve bu fitnelerin önünü almalıdır.
Halk olarak ta, yalan ve yanlış haberlere itibar etmemeli; daima haktan ve barıştan yana olmalıyız. Tarafgirlik göz ve vicdanlarımızı kör etmemeli, duyduğumuz veya bize söylenenleri iyice araştırmalı ve karşıtlarımızı da dinleme olgunluğunu göstermeliyiz.
İnsani değerlerde buluşmak dileğiyle…