Lokman (as)ın söz dinlemeyen asi bir oğlu vardır. Sürekli oğluna nasihat ediyor. Bir gün ona diyor ki oğlum bir şehirde bir Peygamber(as) gönderilmiş. Onu ziyarete gidelim. Hazırlıklarını yaparlar. Yiyecek ve içeceklerini alırlar ve eşeklerine binerler. Yolda eşekleri yorulur. Artık adım atamaz duruma gelmiştir. Daha önceden yorulmak bilmeyen eşekleri yorulmuştur. Lokmanın oğlu eşekten inerken büyük bir diken ayağının altından giriyor ve üst kısmından çıkıyor. Çocuk acı içinde kıvranıyor. Bu musibetin sorumlusu olarak babasını görüyor. Babasına; her seferinde diyorsun ki, her şey de bir hayır vardır. Hani bunda ne hayır var. Bizi bu yollara düşürdün. Eşeğimiz yoruldu. Ayağıma diken battı. Yiyeceğimiz bitti. Suyumuz bitti. Bu yolda perişan bir halde kaldık. Şimdi bana söyle bunda ne hayır vardır.
Lokman(as) oğluna şefkatle bakar ve oğulcuğum, bunda bir hikmet var. Ama şu anda başımıza gelen bu sıkıntı ve musibetlerin hikmetini bilmiyorum. Sabır edelim. Hikmetini inşallah anlarız. Aralarında böyle konuşurlarken, bakarlar ki ileride siyah bir duman gökyüzüne doğru yükseliyor. Hayretle o tarafa bakarlar. Bu arada beyaz elbise giymiş 3 adam yanlarına gelir. Saçları simsiyah, elbiseleri tertemiz ve üzerlerinde hiçbir seyahat belirtisi yoktur. Selam verirler. Lokman’ın durumunu sorarlar. Lokman oğluyla beraber ilerideki şehirde bulunan bir peygamberi(as) ziyaret etmek için yola çıktıklarını ama eşeklerinin yorulduğunu, oğlunun ayağına diken battığını, sularının ve yiyeceklerinin bittiğini söyler. Onlardan biri çocuğun ayağının üzerini sıvazlar. Çocuğun ayağı iyileşir. Yiyecek ve su kaplarının üzerine ellerini bırakır. Onlarda yiyecek ve su ile dolu olurlar. Lokman onlara; biz sizin iyiliğinizin karşılığını veremeyiz. Hiç olmazsa bu iyiliği yapanları tanımak istiyoruz. Siz kimsiniz?
Adamlar; Biz meleğiz. Allah’u Teala yolunuzun üzerinde bulunan ve halkı isyan eden bir şehrin yok edilmesi için bize görev verdi. Sen ve oğlun o şehri yok edeceğimiz saatte orada bulunacaktınız. Allah, sizleri meşgul etmek için bir melek görevlendirdi. Sizin yiyecek ve içeceğinizi bitirdi. Eşek yoruldu. Oğlunun ayağına diken battı. Bütün bu sıkıntılar sizin iyiliğiniz içindi diye cevap verirler.
Lokman oğluna dönerek, bak oğlum hikmeti demek ki bu imiş der.
Evet! Kıymetli çocuklar, başımıza gelen her sıkıntı ve musibet gelecekte bizleri daha büyük sıkıntı ve belalardan kurtaracaktır. Dolayısıyla her sıkıntı ve belaya sabır etmeliyiz. Bazı küçük musibetler büyük belaların önüne geçmektedir. Bununla ilgili çok güzel bir hikaye vardır. Hz. Musa (as) döneminde bir adam Hz. Musa’ya gelerek ey Allah’ın peygamberi, ben hayvanların dilinden anlamak istiyorum. Allaha dua ette bana hayvanların dilinden anlamayı öğretsin. Hz. Musa bu işin kendisine fayda vermeyeceğini hatta zarar vereceğini söylese de adam ısrar eder. Hz. Musa, Allah’a dua eder. Artık adam hayvanların dilinden anlıyor. Adam kapısının önünde otururken köpek ile horoz kendi aralarında konuşurlar. Köpek horoza ben açlıktan öldüm. Bizim sahibimiz bizi aç bırakıyor. Horoz, bugün adamın tavuğu ölecek. Sen de onun etini yersin. Adam bunu öğrenince hemen tavuğu pazara götürüp satar. Ertesi sabah yine kapının önünde oturur ve köpek ile horozu dinlemeye başlar. Köpek, horoza hitaben, sen artık yalanda konuşuyorsun. Dedin ki tavuk ölecek. Hani? Tavuk nerede. Ben açlıktan öldüm. Horoz, merak etme bugün onun öküzü ölecek. Sen de bir hafta onun etini yersin. Adam bunu duyunca hemen koşarak öküzü satmaya götürür. Diğer sabah tekrar kapının önünde oturur ve köpek ile horozu dinlemeye başlar. Köpek, horoza artık sen benim yanımda yalancılardansın. Tavuk ölecek dedin. Yok. Öküz ölecek dedin. O da yok. Horoz; Köpek kardeş tavuk ve öküz ikisi de öldüler. Bizim sahibimiz bizim dilimizi bildiği için onları sattı. İkisi de yeni sahiplerinin yanında öldüler. Ama merak etme. Yarın bizim sahibimiz ölecek. O zaman mezar üzerinde dağıtılan helva ve ekmekten bol bol yersin. Adam koşarak Hz. Musa (as)’ın yanına gider. Beni kurtar ey Allah’ın Elçisi deyip meseleyi baştan itibaren O’na anlatır. Hz. Musa yapılacak bir şey yok. Allah seni evine bir musibet takdir etmişti. Musibetin yönünü evinde en küçük olan tavuğa yöneltti. Sen kabul etmedin. Sonra öküze döndürdü. Onu da kabul etmedin. Evde sen kaldın. Musibetin oku sana yöneldi. Sen öleceksin.
Evet. Kıymetli çocuklar başımıza gelen her sıkıntı ve musibet ya bu dünyada başımıza gelecek olan daha büyük sıkıntıların önüne geçiyor. Veya Ahiretteki günah ve cezalarımızın önüne geçiyor. Onun için her zaman ve her durumda Allaha şükür etmeliyiz ve Ona teslim olmalıyız.