Kudüs, ABD tarafından Terör örgütü İsrail’in başkenti ilan edildi. Uykuya dalmış, liderleri ve zenginleri İslam düşmanı olan ABD, İsrail ve diğer ülkelerle işbirliği yapan Ümmetin sırtına daha iyi binmek için yaptığı son manevralardan biridir.
Hadiste rivayet edilir: “Siz ilerde kafirlere sofra gibi olacaksınız. Sahabe: Ya Resulullah (sav) biz o gün çok az mı olacağız. ‘Hayır’ Dedi. Siz çok olacaksınız. Ama sizin iki özelliğiniz kafirlere geçecek. Onlarında iki özelliği size geçecek. Ölüm korkusu ve dünya sevgisi kafirlerin özelliği iken size geçecek. Ölümden korkmamak ve dünyadan ayrılmaktan korkmamak sizin özelliğiniz iken kafirlere geçecek.” Hadisin mefhumu budur.
K
endimize bakalım. Her aşiret bir devlet olmuş. Her devlet diğer devlet ile kavgalıdır. Komşu komşunun kanını içse doymaz. Şii – Sünni birbirine düşmandır. Ümmetin bir kısmına, “Kudüs meselesinde İran ile mi yoksa AB ile mi işbirliği yapalım?” diye sorulsa, “İranlılar Müslüman değildir. AB ile beraber çalışalım” diyecekler. Yetkilerin hepsi kafirlerle işbirliği yapan liderlerin eline geçmiştir. Ümmet derin uykudadır. Üstelik düzenli olarak uyku ilacı veriliyor. Kudüs’ün, İsrail’in başkenti olmasını ilan eden ABD önceden bu konuyu Suudi kralı ile görüşmüş ve meseleyi halletmişler. ABD ve Suudi Arabistan krallığı bu adımın nelere mal olacağını hesaplamışlar. Filistin halkı, Suudi krallığı ile işbirliği içinde değildir. Ve onları sevmiyor. Filistin halkı da kendi arasında ümmetin diğer fertlerinde olduğu gibi bir değildir. Ümmetin hiçbir imkanı da yoktur. Silahı da, gücü de yoktur. Parası da yoktur. Var olanlar ümmetin elinde değildir. ABD tarafından atanmış liderlerin elindedir. Ve ümmetin aleyhinde kullanılmaktadır. Ümmetin kahraman evlatları onların bu durumuna itiraz ettikleri vakit bütün güç ve kuvvetlerini kullanıp Müslüman halkı öldürmek ve zindanlara atmak için kullanmaktadırlar.
Ümmet bu derin uykudan uyanır mı? Hayır! Uyanmaz. Ama ümmetin korkak, etsiz kemik parçasına ve dünyaya düşkün fertlerinin muhalefetine rağmen, Allah’ın taraftarı olan, ölümden korkmayan, dünya malını Allah’ın yolunda harcayan dilleri, renkleri ve ırkları ayrı olup İslam boyasıyla boyanıp aynı renge bürünen bir topluluk ümmeti bu derin uykusundan kaldıracaktır. Ümmet bunlara yardım etmese de Allah’ın izniyle başarıya ulaşacaklardır. Bazıları Şiilik – Sünnilik girdabında debelensin. Önemli değildir. Ümmetin ittifakı desen bazıları Şiilerle ittifak mı? Sünnilerle ittifak mı? Hayır! Asla olmaz. Şeytan ile ittifak yaparız ama onlarla asla yapmayız. Onlar İsrail’den de daha kötüdürler.
Kendi etrafımıza bakalım. Aynı safta namaz kılan insanlar birbirlerini seviyorlar mı? Ya da farklı İslamii gruplar yan yana gelip ittifak ediyorlar mı? Yan yana gelseler de kendi gruplarının menfaatini düşünüp hareket ediyorlar. Aynı boya ile boyanmıyorlar. Dışardan bakıldığın da ayrı fikir ve hedef sahibi oldukları kolaylıkla görülür. Kudüs’ün İsrail’in başkenti olmasına karşı olanlar beraber gösteri bile yapmazlar. Bunlar nasıl omuz omuza verip savaşsınlar. Her şeyden önce Allah’ın boyası ile boyanıp rengimizi bir yapalım. Ondan sonrası kolaydır.
Gelelim şu meşhur Rıza ZARRAB olayına; ABD diyor ki, İran’a karşı tarafımdan konulan ambargoyu delmişsiniz. Bu sebepten sizi mahkeme edeceğim. Türkiye muhalefeti de ambargoyu deldiği için hükümeti eleştiriyor.
Türkiye, ABD’nin bir eyaleti midir ki, komşusu olan bir devletle ticaret yaparken ABD’den izin istesin. Türkiye bağımsız bir devlettir ve kiminle ticaret yapacağına kendisi karar verir. ABD, Rusya ve birçok devlet İran ile ticaret yapıyorlar. Eğer ZARRAB Türkiye Cumhuriyetinin bakanlarına rüşvet vermişse, o Türkiye mahkemelerinin yargılama yetkisindedir. ABD bu konuya müdahil olamaz. Ama İran’la olan ticareti sorguluyorsa, buna karışamaz. Türkiye ve İran iki bağımsız devlettir. ABD ancak kendi şirketlerine ambargo koyabilir.
ZARRAB, uzun süredir ABD zindanındadır. İtirafçı ve yalancı olmasa hapisten çıkamaz. Sonunda yalan söylemeye başladı. Ki kendisi ben yalan söylemesem beni bırakmazlar. Diyor.
ABD istihbaratı işkence ve kabul ettirme konusunda bütün istihbaratların öncüsüdür.
Türkiye hükümeti ve muhalefeti önce şunu sorgulamalıdır. ABD bizim içişlerimize karışabilir mi? Bizim ticaretimize karışabilir mi? Bizim vatandaşlarımızı ülkemizde yaptıkları faaliyetlerden ve suçlardan dolayı yargılayabilir mi?