Allah, kullarına karşı merhametlidir. Onların günahlarını bağışlar. Ceza vermede acele etmez. Ama bağışlama da çok acele eder.
Biz de Allah’ın kullarına karşı merhametli davranmalıyız. Her şeyimiz de adaleti öne çıkarırsak toplum sıkıntıya girdiği gibi bizde sıkıntıya gireriz. Yani kulların bize karşı işledikleri suçlara adaletle değil merhametle yaklaşmalıyız. Af etmeyi cezalandırmanın önüne koymalıyız. İnsanları af edersek Allahtan da af isteyebiliriz. Allah’ın kullarına karşı merhametli olmayan insanlar Allahtan nasıl merhamet beklerler.
Peygamber -s a s- şöyle buyurmuştur:
"Hiç şüphesiz Allah Teâlâ'nın yüz rahmeti vardır. Bunlardan sadece bir rahmeti cinler, insanlar, hayvanlar ve zehirli hayvanlar arasına (yeryüzüne) indirmiştir. İşte bütün mahlukat bu bir rahmet vesilesiyle birbirlerine şefkât gösterirler. Bu rahmet vesilesiyle birbirlerine merhamet ederler. Bu rahmet vesilesiyle yabanî hayvanlar yavrularına şefkât gösterirler. Allah Teâlâ doksan dokuz rahmeti ise, onunla mü'min kullarına merhamet etmek için kıyâmet gününe saklamıştır." (Müslim, hadis no:6908)
Ömer b. Hattab'tan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Resûlullah -SAV-'e esirler getirildi. Aralarında çocuğunu arayan bir de kadın vardı. Esirler arasında bulduğu bir çocuğu bulunca onu hemen kapıp bağrına bastı ve onu doyasıya emzirmeye başladı.
Bunun üzerine Resûlullah - SAV- bize şöyle buyurdu:
- Ne dersiniz, bu kadın, bu çocuğunu ateşe atar mı?
- Biz: Hayır, Allah'a yemin olsun ki, bu kadın ateşe çocuğunu atmamaya gücü yetiyor bir halde iken, onu ateşe atmaz! dedik.
Bunun üzerine Resûlullah -SAV- şöyle buyurdu:
- Allah'a yemin olsun ki, Allah Teâlâ'nın mü'min kullarına olan merhameti, bu kadının çocuğuna olan merhametinden daha büyüktür." (Buhârî; hadis no: 5653. Müslim; hadis no: 6912)
Allah Teâlâ'nın kullarına olan rahmetinden birisi de elçiler (rasûller/peygamberler) göndermesi, kitaplar indirmesi ve sıkıntı, zorluk ve darlıktan uzak, dosdoğru bir yol üzere olan bir hayata sahip olmaları için onlara şeriatler göndermesidir.
"(Ey Peygamber!) Biz seni, ancak âlemlere (bütün insanlara) bir rahmet vesilesi olman için gönderdik." (Enbiyâ Sûresi: 107)
Allah Teâlâ'nın rahmeti, kıyâmet günü mü'min kullarını cennete girdiren rahmetidir. Hiç kimse ameli sayesinde asla cennete giremeyecektir.
Nitekim Peygamber - SAV- bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Hiç kimseyi (sâlih) ameli cennete girdiremez!
(Sahâbe):
- Seni de mi girdiremez ey Allah'ın elçisi? diye sordular.
Bunun üzerine Rasûlullah -SAV-:
- Hayır, beni bile...Ancak Allah Teâlâ'nın kendi katından bir ihsanı ve rahmetiyle beni bürümesi bundan müstesnâdır. Elinizden geldiği kadarıyla doğru ve istikamet üzere amel etmeye çalışın. Sizden biriniz ölümü temenni etmesin. Zira kişi iyi biri ise, yaşadıkça iyiliğinin artması; günahkâr biri ise, tövbe edip günahlarından arınması umulur." (Buhârî; hadis no: 5349. Müslim; hadis no: 7042)
"(Ey Peygamber! Tevbe eden mü'min) kullarıma benim (günahları) çok bağışlayan ve (mü'min kullarıma) çok merhametli olduğumu, bununla birlikte (tevbe etmeyenlere de) azabımın acıklı olduğunu haber ver!" (Hicr Sûresi: 49-50)
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” (Buhari, “Tevhid”, 2) Merhamet, Allah’ın yarattığı tüm canlı varlıklara yönelttiği bir ilahi gözetim ve koruma eylemidir. Merhamet, tüm canlıların bir şekilde duyduğu temel bir ihtiyaçtır. Bir başka deyişle, merhamet, Allah’ın dışındaki tüm canlıların eksik ve başkalarına muhtaç oluşlarının bir tezahürüdür.
“Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisa: 58)
Ahlak ve davranışlarda, insanların işlerini yürütürken, ya da hakları sahiplerine verirken dengeli olmak ve insafla/ merhametle hareket etmek adaletin gereğidir
Allah’ın bizi af etmesini istiyorsak, insanlara adaletli davranmalıyız ve bizimle ilgili hukuklarda bağışlamayı cezalandırmanın önüne koymalıyız. Allah’ın kullarına karşı merhametli olalım ki, ahirette Allah’tan merhamet ve bağışlama isteyebilelim.