Tarihteki birçok devletin yıkılmasına sebep olan en önemli etkenlerin başında gelen liyakat sahibi olmayan şahısların ve akrabaların yönetime getirilmesidir. Yönetici ve idareciler, liyakatsız yakın akrabalarını, arkadaşlarını yönetime ve kilit noktalara getirdikleri zaman toplumda büyük huzursuzluklar olur. Toplumda güvensizlik başlar. Toplum akan bütün çeşmelerin o tarafa aktığını görür.
Tarihi incelersek yakın akrabaların devletlerin yıkılmasına vesile olduğunu görürüz. Hz. Muhammed (sav) ve sahabelerinin kurmuş olduğu İslam devleti ehil olmayan akrabaların eline geçince, halkta huzursuzluk başladı. Halife olan Hz. Osman’ın (ra) damadı Mervan bin hakem başbakan konumuna geçip mührü eline aldığı zaman, Emevilerin liyakatsız ve İslam’dan uzak şahıslarını valiliklere ve kilit noktalara getirdi. Emeviler, ülkenin her tarafında hakim oldular. Halka zulüm ve haksızlık yaptılar. Halk şikayetlerini yetkililere götürdüğü zaman haksız duruma düşüyor ve ayrıca cezalandırılıyordu. Halk umudunu yönetimden kesince sorunlar patlak verdi. Halk gruplar halinde başka kente geldi. İsyan eden halk yatıştırılıp gönderildikten sonra damat olan Mervan halifenin mührünü kullanarak bir oyun daha yaptı. Ve halkın tekrar Medine’ye dönüp ayaklanmasını sağladı. İslam devletinin yıkılmasına yol açan ve Hz. Osman’ın (ra) şehadetiyle sonuçlanan olaylar başladı.
Osmanlı devletinin yıkılmasına sebep veren damatlardan bazı örnekler Ferit Paşa, İbrahim Paşa, Mahmut Paşa v.s. ayrıca rüşveti Osmanlı devletine sokan Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı Hıristiyan asıllı Rüstem Paşa. Bu şahıs kaynanasının yardımıyla sadrazam oluyor ve birçok görevlere rüşvetle aldığı ehil olmayan insanları getiriyor. Hıristiyan asıllı dostlarını makamlara yerleştiriyor.
Önemli bir göreve birini seçseniz ölçütünüz ne olurdu? Milyonlarca kişinin hayatını kime emanet ederdiniz? İnsanların geleceğini nasıl ölçütlerle belirlerdiniz? Enişte olmak iyi bir ölçüt müdür? Damat, bacanak, amcaoğlu? İlkokul sıra arkadaşlığına ne dersiniz? Sadece teyzenizin evladı olduğu için birini seçmek de mümkün. Belki siz ülke yönetiminde söz sahibi değilsiniz, ancak yöneticilerin ölçütleri bundan öteye gidemiyor. Devlet kademelerine layık olanların gelmemesi küresel bir sorun. Vatandaşlar gerekli yerlere gerekli kişilerin gelmesini istiyorsa da kişisel çıkarlar bunun önüne geçebiliyor. Yani iki kişinin çıkarı için bütün toplumun bindiği dal kesilebiliyor. Devlet işleri çıkar için yanlış yapılırsa bundan iki kişi kazanmaz, aksine herkes kaybeder. Toplum halindeki varlığımız tehlikeye girer.
Liyakat, layık olanın göreve gelmesidir. Hakkı olanın makam edinmesidir. Bir kimsenin kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu, kifayet olarak tanımlanmıştır. Yeterlilik ve ehliyet olarak da bilinir. Bilinmeyen şey ise liyakatin önemidir. Liyakat o kadar önemlidir ki; bir ülke liyakat ile kalkınır ve liyakat olmazsa çöker. Cumhurbaşkanının, başbakanın, bakanların, vatandaşın hayatında yapacağı değişiklikler sınırlıdır. En baştakiler yalnızca ilham verebilir. Önemli olan milyonlarca memuru ve bürokratı nasıl seçtiğidir. Seçtiği insanlar vasıtasıyla ülkeyi kalkındırır. Aslında alabileceği tek ve en önemli önlem görevlere yetkin insanları getirmesidir. Denilebilir ki en büyük idari başarı liyakattir.
Her vatandaş devletinin gerekli yerlere gerekli kişileri getirdiğini görmek istiyor. Bununla birlikte insanın bencillik yanılgısı su yüzüne çıkabiliyor. Layık olmayanların göreve geldiği bir düzende herkes için felakete hazır olunmalıdır. Zor işler bir arkadaşı tanımakla kolaylaşmaz. İşler gerçekleşmezse de genel durum kötüleşir. Kötü bir düzen sistemi yozlaştıranların zararınadır. Önemli görevler önemsiz insanlara verilirse hayati tehlike oluşur. Bir işin yeterliliği hısımlık ise o ülkenin geleceği ne haldedir? İdareci önce görev yetkinliğini sorun edinmelidir.
Bizim için liyakat esaslı seçimler zor değildir. Layık olanı bulmak için aramaya gerek yok. Ülkemiz büyük bir yetenek mirasının üzerinde duruyor. Ayrıca ırk ve sınıf ayrımı gözetmeksizin işin ehline verilmesi adettir. Haksız yere makam edinen işinden iyilik görmez. Adalet değer yargılarımızın temelinde yer alır. Adaletsiz davranan insan kendi hayatını değerli kılamaz. İnsan değerini içinde yaratır ve layık olmayan kişi de makamını kendine bela eder. İnsan başkalarını etkileyen kararlarda kendince karar vermemelidir. Milyonlarca insanın sağduyusunu hissetmeyen kişi idareci olmamalıdır. Tüm dünyada yaşanan liyakat sorununun Müslüman ülkelerde nispeten daha çok olduğunu söylemeliyiz. Haksız yere makamlara gelenler, ülkeyi savaşa sürüklemeye çalıştılar. (15Temmuz)
Yakın akrabalar kilit noktalarda olduğu zaman halkta şöyle bir duygu gelişir: “bana yapılan haksızlığı şikayet etsem de boştur. Benim için kendi damadına ceza vermez. Yine suçlu duruma düşen ben olurum. En iyisi susayım.” derler. Yönetimin kilit noktalarında damat, kardeş, yakın akraba, aynı grup ve cemaatten olmak haksızlıklara neden oluyor. En basit bir görevde bile yakınındakilere veriliyor. Ehil olanı bulmalıyız. Ve adalet ölçütlerini yerleştirmeliyiz. Memurlarda bu idareci benim düşünceme yakın değildir. Ona zarar vereyim ve işlerimi yapmayayım ki başarısız olsun düşüncesinden vazgeçmelidirler. Herkes yapsın.