Devletlerde en önemli kurumların başında gelen bürokrasi kurumudur. Devletlerin gelişmesinde, halkın devletten razı olmasında veya tam tersi durumu oluşturmada bürokrasi önemli rol oynar. Devlet yetkilileri, bürokrasinin başına atadıkları şahısların yönlendirmelerine göre hareket ederler
Dünyanın bütün devletlerinde, devlet başkanları, milletvekilleri, bakanlar, senatörler değişir. Ama bürokratlar kolay kolay değişmez. Bir bürokrat onlarca başbakanla, bakanla çalışır. Bunlar sürekli değişirler. Ama bürokratlar yerlerinde sabittirler. Dolayısıyla bürokraside yerleşen insanların düşünceleri, fikirleri sürekli prim kazanır. Amerika'yı düşünelim. Başkanları değişir ama 100 yıldan fazladır planlanan planları değişmez. Onların bürokrasisi yerine oturmuştur. Daha önceden belirlenmiş hedeflere göre hareket ederler. Dolayısıyla kan dökmeye karşı bir devlet başkanı gelse bile Amerika'nın dünyadaki kan dökmesine yardımcı olacak kararların altına imza atmak zorundadır. İsrail'de de böyledir. Siyonizmin belirlenmiş hedefleri doğrultusunda devlet başkanları, başbakanları mücadele ederler. Amerika'da veya Avrupa'da hiçbir devlet başkanı bürokrasinin çizmiş olduğu sınırların dışına çıkamaz. Yalnız bu devletlerin bürokratları kendi ülkelerinin menfaatini göz önüne alırlar. Dolayısıyla yönetimde bulunan şahıslar, kendi destekledikleri partilerden olmasa bile devletlerinin başarıya ulaşması için ellerinden geleni yaparlar.
Gelelim Ortadoğu'ya, düşmanlarının elinde oyuncak olan Ortadoğu yöneticileri, devletlerini kurdukları zaman, yerleştirdikleri bürokratlar yabancı devletlerin isteklerine göre seçildiler. Ülkenin bütün yer altı ve yer üstü zenginliklerini hizmetinde bulundukları yabancı devletlere peşkeş çektiler. Ortadoğu devletlerine baktığımızda halkın ve devletin zararına olacak olan ne kadar yanlış uygulama varsa yapmaya çalışırlar. Kendi halklarından sakladıkları paralarını, zenginliklerini, Amerika ve Avrupa'ya zevkle peşkeş çekerler. Halklarına ait olan para ve altınları Amerika ve Avrupa'nın bankalarında saklarlar. Hem de saklama ücreti verdiler. Maalesef Osmanlı Devleti'ni yıkan zihniyette bu satılmış bürokrat ve paşalardan oluşmuştu. Avrupa eğitiminden geçmiş, onların isteklerine göre planlar yapmış idareciler de, Osmanlı Devleti'nde bir sürü askeri ve diğer alanlardaki Paşalar, devletin yıkılması için mücadele ettiler. Bürokratlarda kendilerini Avrupa'nın isteklerine göre düzenlediler
Günümüzün Türkiye'sine baktığımızda devletin değişik kademelerine yerleşmiş olan bürokratlar, kendi memleketlerinin menfaatini düşüneceklerine, ceplerini düşünüyorlar. Hangi bürokrata baksanız villaları, arsaları, paraları ve çok lüks bir yaşantı tarzları vardır. Bu parayı nereden kazanıyor. Memur oldukları maaşlarından mı kazanıyorlar? Hiçbir memur babadan-atadan kalmamışsa, villalarla, lüks arabalarla iç içe olamaz ve bu bürokratların çoğunun bürokraside 25- 30 yıllık deneyimleri vardır. Bunların geneli sol zihniyettedirler. Hükümetler değişse bile, hangi parti gelse bile, bunlar sürekli yönetimdedirler. Bunların çoğu CHP döneminde bürokrat olmuşlar ve o dönemden beri hangi parti gelirse gelsin onlar köşe başındadırlar. Yeni hükümetin safında görünürler ama zihniyetleri, fikirleri, düşünceleri ve yaşam tarzları hep aynı kalmıştır. Yani sol zihniyet kafalarında yerleşmiştir. Bakıyorsunuz AK Parti gibi bir hükümette bile sözü geçen bürokratlar CHP zihniyetindedirler. Dolayısıyla bu bürokratlar hükümete oy vermiş olan kesimlerin, hükümetten küsmesi için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Kendi fikirlerinde olan şahısları kayırmakta, diğerlerine ise zorluk çıkarmaktadırlar. 28 Şubat sürecinde dindarlara kan kusturan, ayakkabıları ile Kur'an kurslarına giren idareciler şu anda aynı zihniyettedirler. Ama AK Parti hükümetinde de yönetici konumunda devam etmektedirler. Bunlar dindar olan insanları sevmezler onların işlerini de yapmazlar ama kendi fikrinde olanlara ise yardımcı olurlar. 28 Şubat döneminde başörtülü avına çıkan veya dindarları cezalandırmak için çalışanlar, AK parti hükümetinde gözde olanlardır. Etrafımıza bakalım. Hemen şu müdür dindarlara kan kusturuyordu. Başörtülü benim çalıştığım okulda olamaz diyenler; o gün yaptıklarını unutmuş gibi dindarlığını sırıtarak anlatmaya çalışırlar. Bunlar şu anda bile idarecidirler. Kur’an kurslarına ayakkabıları ile giren idareciler yine gözde idarecilerdir.
Bir hükümet kendi yapısına uygun bir bürokrat ekibi oluşturmadığı sürece başarıya ulaşamaz. Ve şu anda AK Parti'nin en büyük sıkıntısı budur. Onun Bürokrasi ekibi çok azdır. Var olanların büyük bir kısmı onun kuyusunu kazmaya çalışanlardır. Diğer taraftan bu bürokratlar kendi zihniyetlerinde en ufak bir değişime gitmemişlerdir. Fikirleri aynıdır. Ama bukalemun gibi her iktidar döneminde kabuk değiştirirler. Zihniyet ve yaşam tarzları aynıdır. 28 Şubat sürecinde bürokrat ve idareci olup dindar insanlara kan kusturan idareciler şu anda da yine idarecidirler. Ve fırsat buldukları zaman halka kinlerini kusarlar. Olan sadece samimi halka olmaktadır.