Öncelikle ‘Uydurulan Din’ yakıştırmasının hiç de isabetli olmadığını ve iyi niyetle bağdaşmadığını söyleyelim. ‘Uydurulan Din’ ancak Marksizm gibi insan hayatına şekil vermeye çalışan beşeri ideolojilere denilebilir. Müslümanlar arasında görülen ve İslam’a uymayan yanlışlar için hurafe, bidat, İsrailiyat, geçmişin gelenekleri ve uydurma rivayetler denilmesi daha yerinde ve isabetli olur.
Elbette samimi duygularla ve İslam’a hizmet ettiğini sanarak yanlış olan bu ‘Usule’ taraftar olan kardeşlerimiz çoktur. Ancak iyi niyet yanlışa mazeret olamayacağı gibi sizi kötü akıbetten de kurtarmaz. Uydurulan din söylemiyle, oklarınızın menzilini kontrolde tutamaz ve bütün dini töhmet altına sokarak itibarsızlaştırırsınız. Eğer niyet halisse, inatlaşmadan ve kıvırmadan haddi aşan bu kavramı kullanmaktan vazgeçmeli ve daha doğru ifadeler kullanılmalıdır.
Bu kardeşlerimizin “Dinin kaynağı Kur’an’dır” gerekçeleri, haklı ve akli olarak görülebilir. Ancak ‘Hak’ batıla yol yapılmamalıdır. Elbette dinin temeli ve kaynağı ‘ Kur’an’dır.’ Eğer siz Kur’an’a uyarsanız, size Kur’an’ı getiren ve öğreten Peygambere de uymuş olursunuz. Kur’an sizi Peygambere uymaya ve itaate davet ediyor. Siz Kur’an ve Peygamberi ayırdığınız zaman, Ruh ve Bedeni ayırmış olursunuz. Kur’an Ruh ise; Peygamber onun yaşanan ve görünen ‘bedeni’ olur.
Peygamberi devreden çıkarırsanız, kendinizi yaşanan Kur’an ve pratiğinden mahrum edersiniz. Peygamberi itibarsızlaştırırsanız, Peygamberin getirdiğini de tartışmaya açmış olursunuz.
Kur’an’ı en iyi anlayan, en iyi tatbik eden ve bizlere öğreten Peygamberi devreden çıkarırsanız, kaos ve anarşi ortamına zemin hazırlarsınız. Peygambere rağmen Müslümanlar bu kadar parçalara bölünüp sapabiliyorlarsa; Peygambersiz veya her grubun kendi hoca ve liderlerini Peygamber edindiği veya herkesin en doğrusunu ben anlarım- ben bilirim zihniyetinin yayıldığı bir ortamın çelişkilerini hayal etmek bile güç olsa gerek. Bu konuda Prof. Caner Taslaman’ın Cuma ayetiyle ilgili sosyal medyadaki bir paylaşımına yapılan yorumlar üzerinden birkaç örnek vermek yeterli olur sanırım!
A.A: Abdestin tarifi sabit iken, namazın tarifi Kur’an’da niçin dağıtılmış? Kur’an yeterli ilkesine ben de katılıyorum. Namazın vakti, şekli hakkında âlimler bile zorlanırken, ortalama zekâya ve bilgiye sahip vatandaş Kur’an’da bunu nasıl bulacak? … Kendi düşüncem: Allah’ı yatarken, gezerken, çalışırken anmak ve varlığını hissetmek Namazdır. (İnsaflı davranarak “kendi düşüncem” demiş.)
K.Ç: İslam tarihini ve karşılaştırmalı Dinler Tarihini okuduğunuzda, ayrıca Kur’an’da “Onların Salatları Kâbe’nin etrafında dönerek el çırpmaktan ibarettir” ve “ Sizden öncekilere olduğu gibi size de Oruç farz kılındı” ayetleri üzerinde biraz düşündüğünüzde, İslam’dan çok zaman öncelerinden başlayarak Oruç, namaz ve hac ritüellerinin (ibadetlerinin değil) mevcut olduğu, Allah’ın bilindiği ve inanıldığı kabul edilecektir. Bu durum bile Kur’an ile teyit edilmiştir. O halde son resul ve son kitap, “siz namazı yanlış kılıyor, orucu yanlış tutuyorsunuz vb.” demek için mi gelmiştir diye sormak/sorgulamak gerekir. Müşriklerin (ateistlerin, deistlerin, agnostlerin) değil, tüm derdi Allah’a inanmakla birlikte O’nun altında başka tanrılar/ tanrıcıklar istemeleri ve kazançlarından vermeye yanaşmamaları, köle ticaretinden vazgeçmemeleri, bir de kadının aşağı yaratık olduğu bahanesi ile mirastan ve iş yaşamından uzak tutulması konusu idi. Resulullah ve Kur’an bunları düzeltmek için gelmiş. Ancak bu mahfile sığmayacak kadar uzun ve derin Umeyye oğulları (Emeviler) dini kendi iktidar ve çıkarları yüzünden göstere göstere kılınan, Farsça namaza, oruca, sakala, başörtüsüne ve içkiye indirgenmiştir. Oysa dinin direği sanılan namaz da, diğerleri de İslam’da kişiye bir şey kazandırmayan ritüellerdir.
Z.S: Aytaç bey, Din kişisel düşünce ile tarif edilen bir şey değildir. Dinin kaynakları dini tarif eder. Şahsi duygu ve düşüncelerimiz dini tarif ederse, milyonlarca din ortaya çıkar ki bu da saçmalık olur.
Ş.G: …Namaz dua demektir. Dua etmenin vakti, saati, rekat sayısı yoktur. Akşam namazı, sabah namazı, Cuma namazı demez Kur’an; O gün sabahleyin yapılan duaya sabah namazı, Cuma günü yapılan duaya da Cuma namazı denir. Salatı ikameyi namaz diye tercüme edenler kasıtlı edilmiş…
S.Y: Çünkü Kur’an aynı zamanda sosyal yaşamı düzenlemek anlamında sosyalizme vurgu yapmıştır. Yani eşit dağılım, eşit paylaşım biz fakirin hakkını da size verdik onu ona veriniz, sen tok isek komşun aç iken uyuyabiliyor musun? Bakın işte Kur’an’daki sosyalizm. Demek ki Kur’an sosyalist bir kitaptır.
D.S: Cuma namazı diye var olan namaz, ataerkil düzenin namazıdır. Kadınlar kılmaz, tamamen erkeklere dönük vaaz ağırlıklı namazdır.
D.D: … Salatın anlamı namaz değil, yardımdır…
B. Ç: Ne yapacağımızı, kime inanacağımızı şaşırdık…
Böylesine her kafadan birbirine zıt fikirlerin yayılmasını mı istiyorsunuz? Lütfen her şeyin hesabının sorulacağı sorumluluğuyla hareket edelim…