ALLAH’u Teâla El Bakara 30 ve Sa’d Suresi 26. Ayet gibi birçok ayette insanı yeryüzüne halife kıldığını buyurmuştur. Yine Ahzab Suresi 72. Ayette de bu görev için “emanet” kelimesini kullanmıştır.
Casiye 13, Lokman 20 ve birçok ayette yeryüzünde ve göklerde olan her şeyi insanın hizmetine musahhar kıldığını buyurmuştur.
ALLAH’u Teâla imtihan için yeryüzüne gönderdiği insana; yeryüzündeki ve gökyüzündeki canlı- cansız her şeyi hizmetine vermişken, insanoğlu kendisine bu nimetleri veren ALLAH’u Telâya karşı ne derece kulluk ve şükür görevini yerine getiriyor diye düşünmemiz gerekmez mi?
İnsanlığın ve toplumun vaziyetine baktığımızda halife olarak yaratılan ve yeryüzünün öznesi konumunda olması gereken insan, kendisine verilen bu payeyi, bu yüce şerefi unutarak, emrine; kullanması ve faydalanması için verilen eşyalara, metalara maalesef “kulluk” edecek derecede yücelterek kendisini aşağıladıkça aşağılıyor. ALLAH’a kulluk yapması ve yeryüzüne halife olması için yaratılan insan hem Yaratınını, hem kendisini unuturcasına metaları putlaştırarak, onları elde etmek için her türlü cinayet ve masiyet bataklığına saplanıyor. ALLAH’ın emrini ve nimetini unutarak, masiva peşinde, dünyevi mal-makam sevdasına kapılarak esfel-i safiline düşüyor. Böyle olunca da fıtrat ayarları bozulup kainatta kaos ve kargaşa hakim oluyor. İnsanlar eşyaları kullanacağına, şeytan; eşyalar ve mal-makam marifetiyle insanları kullanıyor. Ünlü mütefekkir merhum Cemil Meriç bunu ne güzel ifade etmiş:
“İnsanlar sevilmek için yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır.”
Evet, ALLAH’u Teala¸ her şeyi en güzel şekilde insan için yaratmış ve onun emrine vermiştir. Kâinatta her şey insan içindir, insan da Rabbi içindir. İnsanın yaratılış gayesi Rabbini tanımak ve O'na ibadet-kulluk etmektir. Hayatın gayesi olan kulluk vazifesini gerçekleştirmek için insan, kendisi için yaratılan eşyayı bir emanet ve imtihan vasıtası kılarak, ALLAH’ın emrine uygun bir şekilde kullanmalıdır.
Bizler ALLAH’a ve O’nun dinine iman eden müminler olarak, dünyada yaratılan her şeyin imtihan için hizmetimize verildiğini unutmadan, onlardan helal dairesinde faydalanma yoluna gitmeliyiz. Yoksa iman etmeyenler gibi vasıtayı amaca kurban ederek yol alırsak, hem yolda kalırız hem hayatımızın hedefinden oluruz.
İnsanlar maalesef dünyada olan, sevdiğimiz ve gıpta ettiğimiz her şeyi yaratanın ALLAH olduğunu unutarak O’na isyan edercesine vasıtalara tamah ederek her türlü günaha dalıyorlar. Oysa ne istersek ALLAH’tan istemeliyiz. Çünkü mülkün sahibi olan ALLAH, bunları imtihan gereği bizlere verdi veya bizden men etti. Bizler ise bunu unutarak; Bu dünyevi nimetleri nikmede çevirerek “Hududullah” dışına çıkmakta bir beis görmez olduk. Oysa bizler bu hakikati idrak edecek olursak, dünyayı ve dünyevi basit bir menfaati elde etmek için en yakınlarımıza bile reva gördüğümüz türlü türlü oyun, hile, entrika ve düşmanlığı düşmanlarımıza dahi yapmaktan vazgeçeriz. Düşmanlarımıza yüce dava sahibi salih insanlar gibi; menfaat için değil, ALLAH’ın rızası gözeterek tavır alırız.
Değerli dostlar!
Ölüm her an her birimiz için mukadderdir. Hakikat bu iken bizler şeytan ve nefsimizin peşinden giderek; eşyayı kutsallaştırıp, İslam yolundan maazallah saparsak kıyamet günü “Ey Adem oğulları, Ben size şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır, diye and vermedim mi?” -Yasin Suresi: 60- Ayetinin muhatabı olmaktan kurtulamayacağız.
ALLAH (CC) bizleri yaratmış olduğu fıtrat ve istikamet üzere olan ve O’nun razı olduğu kullarından olmayı nasip eylesin inşallah.
Selam ve dua ile…