Bölge ve ülke ekonomisinde ciddi bir şekilde sıkıntılar olduğu döviz fiyatlarındaki yükseliş ve işsizlik oranından anlaşılıyor. Zaten piyasada ve reel sektörde bunun etkileri fazlasıyla hissediliyor. Hükümet uzun süredir yaşanan bu sıkıntıları çözmek için atılımlar, teşvikler, istihdam paketleri vs. hayata geçiriyor amma velakin; bu piyasaya pekte merhem olmuyor.
Bir dönem “cazibe merkezleri” projesi hayata geçirilecekti ancak sonra bundan vazgeçildi. KOSGEB ve kalkınma ajansları vasıtasıyla KOBİ’ler başta olmak üzere esnaf ve sanayicilere yönelik iyileştirme yardımları ve teşvikler veriliyor diye açıklama yapılıyor. Ne var ki özellikle bölgede OHAL’den kaynaklı (bazen de keyfi) uygulamalardan dolayı esnaf ve işadamlarının kahir ekseriyeti bundan faydalanamıyor. Kâğıt üzerinde her şey güzel görünüyor, lakin kazın ayağı hiçte öyle değil. Bu konuda hükümet ve devlet yöneticileri ciddi olarak yanlış bilgilendiriliyorlar. Teşvik ve yardım paketleri hiçte hükümetin istediği şekilde piyasayı canlandıracak ve rahatlatacak şekilde uygulamaya geçilmiyor.
Bu konuyla ilgili bir başka sorunda gerek iş dünyası olsun gerek STK’lar olsun nedense hep aynı kişi ve kesimler teşvik ve yardımlardan faydalanıyor olmasıdır. Halka ve iş dünyasına yönelik her projede aynı kesim ve grupları görüyoruz. Ne hikmetse bu zevat maşallah her konuda uzman ve iş yapabilecek istidata sahipler. Belediyelerden bakanlıklara, kalkınma ajanslarına kadar gerek ortak projeler olsun, gerekse teşvik ve yardımlar olsun neden hep aynı şahıs ve kesimler alıyor da, toplumun kahir ekseriyeti bundan mahrum kalıyor. Böyle olunca belli kişi ve yapılar kalkınıyor, ancak ülke ekonomisi batıyor. Bunu biz görüyoruz da; hükümet ve devlet yetkilileri göremiyorlar mı?
Ekonominin iyi yönde ilerlediğini söyleyen hükümet kaynakları büyüme oranının büyüklüğünü örnek gösteriyorlar. Peki, tamamda bu büyüme neden piyasaya yansımıyor. Arada bir “su kaçağı” olduğu aşikar.
Konunun bu noktasında meseleyi bir örnekle izah edelim:
Cezaevinde olduğum dönemde cezaevi idaresine sorunlarımızı iletmek için çıkan “temsilcimiz” yemek sorununu da gündeme getirince; cezaevi 1’inci müdürü: “Olur mu yemekler güzel çıkmıyor? Bak listede şu yemekler var. Bugünde ‘Orman kebabı’ var. Nasıl güzel yemek çıkmıyor” diyor. Bizim temsilci arkadaşta: “Müdür bey! Valla biz kebap falan göremiyoruz. Herhalde ormandan geçerken etleri ayılar yiyor. Koğuşlara gelince bir şey kalmıyor” diye esprili bir cevap veriyor. Başka cezaevinde de sözde “tas kebabı” geliyordu. Ancak bir arkadaş olayı “Bugün yemekte etsiz tas kebabı var” diye güzel özetlemişti. (Haklarını yemeyelim. Belli dönemlerde idarecilerin duyarlılığı ve hassasiyetlerine bağlı olarak güzel yemeklerinde çıktığı oluyordu.)
Konuyu ekonomi ile bağlayacak olursak; Hükümet belli projeler ve ekonomiyi iyileştirici adımları iyi niyetle atıyor atmasına, lakin “ormandan geçerken ayılar yiyor” ve piyasaya bir etkisi ve olumlu yansıması olmuyor. İyisi mi; hükümet ekonomide bu atılımların fayda vermesini ve düzlüğe çıkılmasını istiyorsa bu kaçağa tedbir almak ve her nimetten faydalanan ormanları tahakkümü altına alanlara dur demelidir. Aksi halde kaynaktan verilen su asıl muhatabı olan halka, esnafa ve dürüst iş dünyasına ulaşmayacaktır.
Selam ve dua ile…