24 Haziran’da yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekilliği seçimleri süreci hızla ilerliyor. Ramazan ayının ve mevsim koşullarının etkisiyle önceki seçimlerde olan atmosfer ve seçim havası oluşmasa da adayların çalışmaları ve mitingler başladı.
7 Haziran 2015 Milletvekili seçimlerde “çözüm süreci” baskısı sonucu oluşturulan hava ile HDP’nin şişirilmesi ve tüm koşulların lehine evrilmesi ile yapılan planlar tıkır tıkır işledi. Ne var ki o dönemde bu şansı iyi kullanamayan HDP 1 Kasım 2015 erken genel seçiminde “devlet aklı” ve AK Parti yönetiminin manevrasıyla barajı geçmesi sağlandı.
7 Haziran seçimlerinde sözde çözüm süreci ile HDP’ye alan açılması, devlet güçlerinin HDP’ye yardımı ve göz yumması, 17-25 Aralık operasyonları sonrası Hükümet ile savaşan FETÖ yapılanmasının HDP’ye açık desteği ve AK Parti içindeki kripto FETÖ ve PKK sevicilerin “Truva” görevi yapması ve CHP ile sol örgütlerden, LGBT bileşenlerine kadar geniş bir kesim HDP’ye çalıştı. O dönemde sözde “Kürdi” ve “Muhafazakâr” bazı oluşumlarda HDP’ye destek verdi. Yerel yönetimleri ellerinde tutmanın ve çözüm sürecindeki kazanımların etkisiyle halka korku salan sözde “ikna komisyonları” ile muhaliflere göz açtırmadı. O dönemde AK Parti hükümetinin gaflet ve zafiyeti ile devlet kadrolarını ellerinde tutan FETÖ’nün sağladığı kurumsal destek sonucu halk üzerinde ciddi baskı oluşturuldu. Gerek FETÖ medyası, gerekse Doğan ve sol medyanın cilalaması sonucu HDP halka adeta “devlet burayı bize terk etti, bizimle olan kurtulur” şeklinde tehdit ve uyarılarda bulundular.
Ak Parti içinse o dönemde her şey aleyhte görünüyordu. 17-25 Aralık kumpası ve FETÖ ile mücadelede henüz verim alınmamış, Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi parti kurmaylarını bile bu konuda ikna etmekte zorlanıyordu. AK Parti’nin devrinin bittiği propagandası FETÖ ve onunla hareket eden dönemin güçlerince propagandası yapılıyordu. Bu propagandaya ve devletin bölgeyi PKK’ye terk edeceğine inandırılan kişi ve kitleler Ak Parti’den istifa ederek, HDP’ye geçmeleri sağlanıyordu. Bu arada eski derin devletin kurtları da anlaşılmaz bir şekilde HDP’ye geçiyorlardı. Tüm şartlar HDP lehine ve AK Parti aleyhine çalışıyordu. Bu arada FETÖ’nün uçaklarla seçmen taşımasını ve askeri birlik lojmanlarından HDP’ye çıkan yüksek oyları da unutmayalım.
HÜDA PAR’a gelecek olursak: 7 Haziran seçimlerine 9 ilde bağımsız aday göstermeyi tercih etti. Son güne kadar Batman ve Diyarbakır adaylarının seçilmesi beklentisi yüksek ihtimal iken; seçimden iki gün önce Diyarbakır’da HDP mitinginde patlatılan bomba ile HDP’nin barajı aşması ve HÜDA PAR’ın oylarının azaltılması ve korku atmosferi oluşturuldu.
24 Haziran’a gelirsek:
Bugün 7 Haziran’da olan şartlar artık yok. Köprünün altından çok sular aktı. Artık HDP’nin “çukur siyaseti” ile kaybettiği halk desteği ve sırtlarını sıvazlayan FETÖ yok. Çözüm süreci ile ele geçirdikleri devlet desteği; çatışma süreci ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yok oldu. Artık HDP’nin o dönemde yaptığı megaloman ve kibirli siyaset anlayışı da yok. Onu destekleyen ve halka gözdağı veren örgütleri ve belediyeleri de yok. En önemlisi Türk solu ve LGBT dışında destek buldukları kesimde yok. Halk, artık çözüm süreci sonrası sözde “özerklik ilanları” ve “Hendek-çukur siyaseti” ile ne olduklarını anladı. Kürtlerle birlikte hareket etmeyen ve Milletvekili Altan Tan’ın dediği gibi: kendisini “Türk solu ve Alevi milliyetçiliğine “ teslim eden HDP’nin bu halka zarardan başka verecek bir şeyi yoktur.
7 Haziran seçiminden bu yana geçen süreyi en iyi değerlendiren ve her alanda sahada olan parti HÜDA PAR’dır. Çözüm süreci döneminden itibaren yapılan yanlış uygulamaları her platformda dile getiren ve hem hükümetin; hem PKK ve HDP’nin halka yaptıkları zulme varan uygulamalara karşı söyleyecek sözü olan tek parti oldu.
Alınan erken seçim kararı sonrası izlediği siyaset ve yaptığı kritik hamlelerle siyaset arenasında iyi bir aktör olduğunu gösterdi. HÜDA PAR’ın halka dönük siyaseti ve siyaset satrancındaki ustaca hamleleri ile köşeye sıkışan HDP ve türevleri şimdi ahlaksızca ve hayasızca HÜDA PAR’a saldırıyorlar. Sizin ne olduğunuz ortaya çıktı. Siz bugüne kadar bu halka yaptığınız ihanetin hesabını ve binlerce Kürt gencini sol fantezilere kurban etmenizin hesabını verin. Sonra kalkıp HÜDA PAR’dan ve dindar Kürtlerden “özeleştiri” isteme cüretinde bulunun bre utanmazlar. HDP tabanı; Türk Solu’nun ve Alevilerin güçlü olduğu yerlerde neden “özerklik ilanı” ve hendek kazılmadığını, sadece Kürt illerinde ve fakir mahallerde kazıldığını sorgulasın. Fakat bunlarda hiç utanma olmadığı için, sanki bu kadar ihaneti halka onlar ve örgütleri değil de uzaylılar yapmış gibi konuşuyorlar.
HÜDA PAR bu süreci iyi yönetmenin ve halkla birlikte olmanın avantajıyla 79 ilde parti olarak Batman ve Diyarbakır’da 7 Haziran’daki adaylarıyla tekrar halkın karşısına çıktı. Hummalı bir çalışma yapan HÜDA PAR seçimden seçme değil, her zaman halkla birlikte olmanın avantajıyla Batman’dan Aydın Gök ve Diyarbakır’dan Zekeriya Yapıcıoğlu’nu meclise göndermenin ve ülke genelinde de mümkün olan en yüksek oyu almanın hesabını yapıyor.
Batman için bir sürprizde Saadet Partisinde yaşandı. Önceki dönemlerde farklı siyasi partilerde boy gösteren eski milletvekili Faris Özdemir SP’den liste başı oldu. SP’nin CHP ve İYİ parti ile ittifak yapmasına ve baraj sorununun ortadan kalkmasıyla milletvekili çıkarabileceklerini umuyorlar. 2011’de CHP’den aday olan Özdemir, yine böyle düşünmüş ancak seçilememişti. Özdemir’in aday olması SP’de bir sinerji meydana getirdi. Özdemir faktörü başta HDP olmak üzere diğer partileri de etkileyecek gibi görünüyor. Yılardır SP il başkanlığını yapan Mehmet Fırat’ta anca listede 3.üncü sırada yer bulabildi. İşte siyaset böyle bir şeydir. 40 yılını bir partiye veririsin yıllarca hizmet edersin, il başkanlığı yaparsın ancak güç sahibi birileri gelince arka sıralara düşersin. 1 Kasım seçimlerinde Ak Parti’de de aynısı oldu. Partili olmayan vekiller dönemi başlamış oldu. Aslında SP kadroları bu duruma yabancı değil. Hafızanızı zorlarsanız bulursunuz.
Kamuoyunda oluşturulmak istenen algının aksine AK Parti Batman adaylarını ve listesini olumlu buluyorum. AK Parti en azından bölge illerinde fabrika ayarlarına dönmüş görünüyor. Partili olmayan vekiller yerine kendi teşkilatlarından ve dost STK’lardan aday göstermesi tabanda olumlu yansıması olacağı kanaatindeyim. AK Parti’nin zor sürecinde gemiyi terk etmeyen ve ihanet içinde olmayanların seçilmesi AK Parti açısından doğru bir tavırdır. 7 Haziran’da olduğu gibi sözde seçim çalışması yapan ve halka, “yarınız AK Parti’ye, yarınız HDP’ye oy verin. Çözüm süreci bozulmasın” diyen eski vekil artıkları da artık listede yok.
Sonuç itibariyle yaptığımız her fiilin hesabını mahşerde vereceğimiz gibi, başımıza geçecek yöneticileri seçmemizin de hesabını elbette kabirde ve mahşerde vereceğiz. Dünyada da, ahirette de pişman olmamak için; kimlerle arkadaşlık yaptığımıza, tercihlerimize, amelimize ve söylemlerimize dikkat edelim.
Unutmayalım yarın her şeyin hesabını ALLAH’a vereceğiz.
“Ey Adem oğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır" demedim mi?” –Yasin Suresi: 60- diye buyrulduğunda ALLAH’a verecek cevabımız olabilecek adımlar atalım.
Yoksa Ahzab 68’de: “Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler.” Ve A’raf 38’de: “…Rabbimiz ! İşte şunlar bizi doğru yoldan saptırdı. Onlara cehennem ateşinden kat kat azab ver…” diyenlerin durumuna düşmeyelim. Hesabımızı ve birlikte yol yürüdüklerimizi iyi seçelim. Wesselam…