Ramazan ayının manevi atmosferinden mümkün olduğu kadar faydalanmaya çalışmanın gayreti içinde son günleri yaşıyoruz. Bir sonraki Ramazana ömrümüz vefa eder mi bilinmez? Öte taraftan yaklaşan 24 Haziran seçimleri içinde takvim daralıyor, çalışmalar ve propagandalar hız kazanıyor.
Seçime girecek parti ve adaylar seçmene giderek kendilerini anlatıyor ve ikna etmeye çalışıyorlar. Ramazan ayının ve OHAL’in etkisi ile seçim süreci önceki yıllara göre gayet sakin geçiyor. Temennimiz aklı selimin hakim olduğu ortamda seçim sürecinin nihayete ermesidir.
Seçim derken seçmen olarak bizler neler düşüyor birazda ona bakmalıyız. Pazara alış-verişe giderken veya herhangi bir ihtiyacımızı karşılarken, paramızı boşa vermemek için nasıl ki; iyice araştırıp seçici davranarak en iyisini en makul fiyat almaya çalışıyorsak, seçimde de oy verirken bunu yapmalıyız. Yine hastalandığımızda hangi doktora gideceğimizi nasıl araştırıp tecrübe edenlerden tavsiye alıyorsak, seçeceğimiz kişileri aynı düşünce sistemi ile araştırmalıyız. Yoksa ALLAH (CC) korusun; mahir ve iyi niyetli olmayan bir doktora toplumumuzu, halkımızı ve nesillerimizi teslim ettiğimizde vereceği reçetenin zararlarının vebalinin altından kalkamayız. Hele daha önce defalarca reçetesini kullandığımız ve fayda yerine zarar gördüğümüz doktora niye tekrar gidelim ki? Bu akla, mantığa ve izana aykırı bir durumdur.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bizleri şöyle uyarıyor: "Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (ısırılmaz)”
Öyleyse mümin olarak bizlerde daha önce farklı saik, tavsiye ve baskılarla kimi deneyip te fayda yerine zarar görmüşsek; onun reçetesi yırtıp atalımda, bizlere hakikat diyarından, şifa membaından reçete verenlere uyalım ve destek verelim.
Sandığa gittiğimiz zaman elimizi vicdanımıza koyalım, öylece oy kullanalım. Oy vereceğimiz parti ve adaylar bugüne kadar ne yaptılar? Bundan sonra ne yapabilirler? Diye düşünelim de; öylece karar verelim. Vereceğimiz OY gerçekten bize huzur, hizmet, yatırım ve adalet olarak mı dönecek? Yoksa hendek, barikat, bomba, çatışma ve huzursuzluk olarak mı dönecek? Tercihimizi yaparken en azından bölgemizin son birkaç yılda içinden geçtiği ateş girdabını göz önüne getirelim. Şehirlerimiz nasıl talan edildi. Evlerimiz altına ve yollarımıza nasıl bombalar yerleştirildi? Kim sözde “özerklik” ve “devrimci halk savaşı” fantezileriyle gençlerimizi ölüme gönderdi. İnsanlarımız neden evlerinden, şehirlerinden çıkmak zorunda kaldı? Kime destek verdiğimizde bunun sonucunun savaş ve yıkım olduğunu iyi bilelim. Kimler gerçekten bu halkın maslahatını ve iyiliğini istiyor? Kimler bu halka kan ve gözyaşı dışında bir şey öngörmüyor. Bunu iyice düşünüp öylece oyumuzu kullanalım.
Gençlerimizi ve neslimizi savaş baronların oyuncağı ve emperyalistlerin “mayın eşeği” yapmak isteyenlere izi vermeyelim. Kim bizi sıkıntıya ve darlığa mahkum ediyor? Kim zor günde yanımızda durup bize destek oluyor? Bunu vicdan gözüyle değerlendirip öyle karar verelim. Kimler Kürtleri başkalarına köle yapmak için çaba gösteriyor? Kimler halkımızın hakkını gerçekten savunuyor? Gözümüzü açalım da hakikati görelim artık.
Bölgemizin bir daha 6-7 Ekim vahşetini, hendek-çukur, barikat ve çatışma sürecini kaldıracak takati yoktur. Bu kötü günlere tekrar gelmemek için; barış deyince savaş çıkaranlar, özgürlük deyince katliam yapanlara ve buna göz yumanlara, ne gönlümüzde ne de tercihlerimizde yer vermeyelim.
“Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir.”-Maide Suresi: 55-
Şu imtihan dünyasında tercihlerimizin bizim ve nesillerimizin hayatını şekillendireceğini ve tercihlerimizden hesaba çekileceğimizi unutmayalım.
Geçmişte yaşadığımız kötü tecrübeleri tekrar yaşamaz istemiyorsak, meseleye hakikat nazarıyla bakarak bizlere izzet ve şerefle hizmet edecek vekiller seçelim. Çatışma, barikat ve kaosa ile kadro satarak, ihale peşinde koşanlara değil; huzur, mutluluk, afiyet ve Aydın'lığa bizleri taşıyacak aday ve partileri destekleyelim. Geçmişi unutup ta, yarın yine pişman olmayalım.
Selam ve dua ile...