Bütün hastanelerin panolarında sağlık personeline karşı işlenen suçların cezalarını belirten afişler görürsünüz…
Tüm yüreğimle katılıyorum. Bizlere hizmet etmekle görevli insanlarımıza hiç kimse zorluk çıkarmamalı ve saygısızlıkta bulunmamalıdır. Ama aynı şey hastalarımız ve beraberindekiler için de geçerli olmalıdır. Daha doğrusu herkes görevini yapmalı ve her insana karşı saygılı davranılmalıdır.
Geçmişin sıkıntılarını unutmadan bugün sahip olduklarımızın kıymetini bilmeliyiz. Doktor sırası alabilmek için sabah namazlarında sıraya girişlerimizi; Bir diş filmi için Diyarbakır Tıp Fakültesine gidişimizi; bir fıtık ameliyatı için doktorlara bıçak parası ve pansumancıya para vermek zorunda kaldığımızı; iyi bilemediğimiz Türkçeyle doktorlara hastalığımızı tam anlatamayışımızı; Diyarbakır hastanelerinin yoğun bakım ve ziyaretçi kapılarında çektiğimiz eziyetleri unutmadan, bugün geldiğimiz rahatlığın hakkını vermeliyiz.
Ama maalesef maddi imkânlar çoğaldıkça insan kalitesi düştü ve düşmeye devam etmektedir. Dün saatlerce kapıda beklediğimiz hastane kapılarında hastamızı bir iki dakikalığına görebilmek için görevliye yalvarıp belki de sigaralar ikram ederken; bugün temizlik veya vizitenin olduğu saatlerde görevlinin ricasına rağmen içeri girmekte ısrar ediyor ve görevlinin üzerine yürüyoruz. Hastalarımızla ilgilenilmesine yardımcı olmamız gerekirken, sanki görevlilere çatmak için bahaneler arıyoruz. Dün iki kelime konuşamadığımız doktorlara bugün minnet ediyoruz… Ve özellikle rahatlığın ve maddiyatın şımarıklığıyla Sağlık personeline karşı şiddet kullanmayı kabullenmek mümkün değil…
Ama maalesef yanlışlar ve haksızlıklar tek taraflı değil. Yanlışlar ve haksızlıklar insan kaynaklı olduğu için, insanın bulunduğu her yerde ve her tarafta bu yanlışlar görülebilmektedir. Ve maalesef her zaman görevini yapmaya çalışanlar ve iyi niyetli insanlar haksızlığa uğramaktadırlar. Bu sağlık personeli de olabilir, hasta veya hasta yakını da olabilir.
Bizler doktor ve personelin kendi şehrimizden olmasına sevinirken; maalesef iş bulan hizmetli personel havalara girerek kendi insanına üstten bakabilmektedir. Daha hassas ve itinalı olunması gereken sağlık personeline gerekli eğitim ve talimatlar verilmemektedir. Ve maalesef bazı sağlık personeli işini kaba kuvvete dayanan bazı işler gibi görmekte ve bazıları da eski manken ve artistler havasında insanlarımıza üstten bakmaktadır. Doktor ve hemşirelerle konuşabildiğin gibi bazı hizmetlilerle konuşamıyorsun. Pansumana gidiyorsun, doktorun emrinde olması gereken pansumancı minnet ederek sizi hasta halinizle haksız olarak ve yanlış yerlere yönlendiriyor. Hiç ilgisi olmayan personel, hassasiyet ve tecrübe isteyen alanlarda görevlendirilebiliyor. Ve bu cep telefonları ve sosyal medyanın derdi bir başkadır. Bazı odalara giriyorsun, masalarında oturan personelin her biri cep telefonuyla meşgul. Bırakın sizinle ilgilenmeyi, sizi duymuyorlar bile! Oda sıkıntısı olan kliniklerde veya başka bölümlerde, bir iki personel diledikleri gibi odaları kapata – bilmektedirler. Ve tabi ki tüm bunlarda hastane yönetimlerinin ihmal ve beceriksizliklerinin payı büyüktür.
Evet, sağlık personeline karşı saygısızlık yapılmamalı ve zor kullanılmamalıdır. Bunu yapanlar da toplumca ayıplanmalı ve kınanmalıdır. Ama aynı şey sağlık personeli için de geçerli olmalıdır. Hele hele sağlık hizmetleri hassasiyet ister. Bu hizmetle görevli olanlar mutlaka alçak gönüllü, işini severek yapan, işinin ehli; saygı ve sevgiyle tam donanımlı olmalıdırlar… Ve Hastane yönetimleri bu konuları hassasiyetle takip etmeli; personelini eğitmeli ve insana yaraşır bir düzen sağlamalıdırlar.
SÖZÜN ÖZÜ: Yanlış ve haksızlıklar tek taraflı değil. Etki-tepki meselesi gibi, yanlışlar ve haksızlıklar birbirini tetikliyor. Sağlık personeline karşı yapılan saygısızlık ve şiddet ne kadar yanlışsa; sağlık personelinin de görevini ihmal etmesi, vatandaşa üstten bakması en az o kadar yanlıştır. Ve tüm bu yanlışları asgariye indirme sorumluluğu hastane yönetimlerindedir.