Doğru-yanlış herkes bir yol tutmuş gidiyor. Durup düşünen, bu yol nereye gidiyor, daha sağlıklı yol yok mu diye başkalarına sorma ihtiyacı duyan yok. Sanki akıl ve hislere sahip insan değil de, kurgulanmış bir robot sanırsın.
Ey insan dur ve düşün! Düşün ve kendine gel! Gittiğin yol ancak kan, ölüm ve gözyaşı… Ve tüm bu olumsuzlukların sebebi bizatihi sensin! Allah aşkına, çevrenize bakar mısınız? İnsandan daha çok insana zarar veren bir varlık var mıdır? Ölümleri sınıflandırırsanız; kaza, kavga ve ihmal sonucu insan eliyle öldürülen insanların, hastalık ve yaşlılıktan ölenlerden kat be kat fazla olduğunu göreceksiniz. Peki neden? Bu üç günlük dünya için bu hırs, bu tamah, bu cinayetler neden? Unutma! Ölüm gelip çatınca, pişmanlıkların bir faydası olmaz.
Çözüm, çözüm diyoruz. Düğümlemezseniz, belki de çözmeye gerek kalmaz. Çünkü asıl olan barıştır, savaş ise insanların sebep olduğu suni bir sorun. Siz sorun çıkarmazsanız, belki de hayat tabii seyri içinde devam edecektir. Ama sorumlu olduğunuz alanlarda görevinizi yapmadığınız zaman, hakkınız olmayan alanlara, başkalarının hayatına müdahale ederek sorun çıkarır, hayatı düğümlersiniz.
Çözüm mü istiyorsunuz? Öncelikle samimiyet, aleniyet ve iyi niyetli olmalısınız. Hiçbir fark gözetmeden bütün insanların; canını, malını, dinini, neslini, namusunu, aklını, dilini, ırkını… Dokunulmaz kabul edip, saygı göstereceksiniz. İnsanların bu değerlerine yapılan bütün saldırıları lanetleyeceksiniz.
Adil olmalısınız. Kendinize istediğiniz her hakkı, başkaları için de kabul edeceksiniz. Irkçılık ve partizanlık yapmayacaksınız.
Devleti idare edenler; sözde kalmayacak, özde uygulanacak, bütün vatandaşlarını kucaklayacak Adalet ve hukuki eşitliği sağlayacak bir Anayasa ve yasal düzenlemeler yapmalıdırlar. Güvenini yitirmiş ve her kesimin şikâyetçi olduğu Yargı sistemini Adalet sistemine dönüştürmelidirler.
Saldırı ve karşıtlarını suçlama yerine herkes kendine dönüp, nefis muhasebesi yaparak daha sağlıklı yollar için gayret etmelidir. Her şeyi ben bilirim, bizim yaptığımız her şey doğrudur yanlışından kurtulup, farklı ses ve kesimlerle diyalog ve istişareler yapılmalıdır.
İnsan hakları, özgürlük, barış ve birlikte yaşama sözlerinde samimi olunmalı ve bu sözler pratikte kendini göstermelidir. Sorunların kaynağı olan tek tipçilik, bütün kesimlerce red edilmeli ve muhalifleri olan parti ve oluşumlara tahammül göstermelidirler. Demokratlık dediğiniz de bu değil midir?
Bugün için sorunların çözümü önünde engel olan, diyalog ve siyasi mücadelenin önünü tıkayan silahlı mücadele yerine demokratik siyasi mücadele yolu tercih edilmelidir. Eline silah verilerek ölüme ve öldürmeye gönderilen gençlerimiz; yaşayarak, okuyarak, çalışarak hayatı yaşamalı ve demokratik yollarla mücadelesini verip kendine ve çevresine daha çok faydalı olmalıdır.
Zıtlaşma ve kavgaya sebep olan dil ve argümanlar yerine hizmet ve uzlaşmaya davet eden bir dil kullanılmalıdır. Sıcak ve lüks koltuklarda oturan siyasiler ve yetkililer sorumlu davranmalı, halkı tahrik edecek söylem ve eylemlerden kaçınmalıdırlar. Toplumsal olayların bir doğal afet gibi kontrol edilemeyeceği unutulmamalıdır.
Emperyalistlerin savaş alanına çevirdiği Suriye, Irak, Mısır, Afganistan, Pakistan, Yemen… Örneklerinden ders alınmalıdır. Bu ülkelere bakarak içinde bulunduğumuz şartların değeri bilinmeli, olan sorunlarımızı konuşarak, tartışarak, siyasi yollarla çözmeye çalışmalıyız. Çıkarılacak bir iç savaşta hepimizin kaybedeceği bilinmeli; halk ve siyasiler olarak taraf gözetmeden her çeşit şiddete karşı çıkmalı, Barış ve diyalog yolunu zorlamalıyız.
Barış öncelikle gönüllerde ve halk arasında sağlanmalıdır. Bu da tek tipçilikle değil, ancak farklı oluşumlara ve örgütlenmelere saygı göstermekle olur.
Herkesi kendiniz gibi akıllı ve Hak sahibi bilir, kabul ederseniz, MESELE ÇÖZÜLÜR…