Muttaki olanları Kuranı Kerim sonraki ayette açıklamaktadır. Muttaki: Takva sahibi olan insanlardır. Yapacaklarıbütün işleri Allah rızası için yapan insandır. Muttakiler o kimselerdir ki gaybe ( yani gözleri ile görmediklerine de inanırlar.) iman ederler. Gaybe iman etmek her şeyin başlangıcıdır ve en zor olanıdır. Bir insan hiçbir şekilde görmediğiÖbür dünya ile ilgili haberlere kesin inanıyorsa, artık diğer şeylere de kolaylıkla İnanır.
Örneğin Hz. Ebubekir’e, Müşrikler diyorlar ki; Senin arkadaşın dün gece Mekke'den Kudüs'e gittiğini Kudüs'ten de göklere çıktığını söylüyor. Ve oradan tekrar geri döndüğünü söylüyor. Yani bir gece içinde bu kadar işleri yaptığınısöylüyor. Diyor ki, benim arkadaşım mı bunları söylüyor? Evet. Senin arkadaşın bunları söylüyor. Diyor ki, O (sav) söylüyorsa doğrudur. Çünkü ben ile O (sav) yan yana oturuyoruz. Benim yanımdan hiçbir yere gitmiyor ve bana dönüyor ve diyor ki Allah, şu anda bana şunu, şunu, şunu söyledi. Ben de hiçbir şüphe duymadan inanıyorum. Şimdi siz diyorsunuz ki dün gece boyunca olan bir olayı söylüyorsunuz ve benim buna olmaz, inanmıyorum dememi istiyorsunuz. O (sav) söylüyorsa, doğrudur. İşte görünmeyene, öbür dünya ile ilgili haberlere inanmak her şeyin başlangıcıdır. Buna gerçek anlamıyla inanan biri artık hiçbir şeyden şüphe duymaz.
Ve bunların ikinci özelliği namazlarını ayağa kaldırırlar yani namazları onlar için bir koruyucu duvar olmuştur. Etrafında 2 metre 3 metre yüksekliğinde çok sağlam bir duvar bulunan bir şahsa, dışarıdan rüzgarda etki etmez. Toz da etki etmez. Kötü bakışlarda etki etmez. O da kötü bakışları görmez. Yani gerçekten namazını tam anlamıyla kılan, hakkınıvererek kılan bir şahıs, namazını etrafında duvar gibi yükseltmiştir. Etrafında bir duvar oluşturmuş. Dolayısıyla namazla günahlardan korunmuştur. Zaten başka bir ayette muhakkak kıldığınız namaz sizi kötü şeylerden fuhşiyattan muhafaza eder.( ankebut 45) Denmiştir. Dolayısıyla bir insan, gerçek anlamda namaz kılarsa, hayatını düzene koymuştur.
Ve bunların üçüncü özelliği: Allah'ın verdiği rızıktan fakir olanlara, muhtaç olanlara yardımda bulunurlar. Özellikle Allah’u Teala ayette “bizim verdiğimiz rızıktan diyor” çünkü malı veren Allah’tır. Rızkı veren Allah'tır. Dolayısıyla biz kendi malımızdan, kendi rızkımızdan vermiyoruz. Biz Allah'ın bize geçinmemiz için verdiği maldan vermiyoruz. Muhtaçolanlara vermemiz için bize emaneten bıraktığı maldan veriyoruz.
Biz fakir olanlara zekat veya sadaka verdiğimizde sanıyoruz ki bizim şahsımıza verilen maldan veriyoruz. O mal o insanların bizde bulunan malıdır. “Misafir rızkı ile beraber gelir.” Hadisi belki bu anlamdadır. Yoksa misafir gelirken elinde yemek getirmiyor. Allah, önceden misafirin rızkını bize vermiştir. Biz de sanıyoruz ki, misafir bizim rızkımızdan yemiştir. Halbuki kendi rızkından yemiştir.