“Bunlara yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz! ‘’ derler.” -El Bakara: 11-
Hastalıklarının tedavisini bilinçli bir şekilde ret edenlere ne söylense de kabul etmezler. Hastalıklar maddi ve manevi olarak ikiye ayrılır. Nasıl maddi hastalıkların ilaçtedavisi varsa manevi hastalıkların da ilaç tedavisi vardır.Manevi hastalıkların tedavisi ayet ve hadislerdir. Manevihastalıkların çıktığı yer kalptir. Şeytan hastalıkların kaynağıdır. Şeytanı kalbimizden uzaklaştırırsak rahatlarız. " Resulullah (sav)" Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Şüphesiz şeytan, içinde bakara okunan evden kaçar. " -Müslim müsafirin 212- Kalbin huzura kavuşmasıda Allah 'için zikir etmektir. "Kalpler Allahı zikretmekle mutmain olur." -Rad: 28-Allahın ayetlerinin bulunduğu kalbe ve eve şeytan girmekte zorlanır. Ayetleri üzerimizde taşısak dahi şeytanı caydırırız. Münafıklık manevi bir hastalıktır. Tedaviyi kabul etmeyen hastaya hiçbir şey yapılamaz. Fesat çıkarmak bazı insanlar için bir hastalıktır. Onlar fesat çıkarmaktan zevk alırlar. Şeytan Hz. Ademe karşı kibirlenip Allah'a isyan ettikten sonra bilinçli bir şekilde isyanın yollarını arıyor. O, Hz. Adem gibi tövbe yolunu aramıyor. Hatta sapıklıkta ilerlemek için Allah'tan kıyamet gününe kadar mühlet istiyor. Yani şeytan ve dostlarıbilerek batıl yolda ilerliyorlar. " onlarda kendilerinin doğru yolda bulunduklarını, hidayete erdirilmiş olduklarını zannederler." -Zuhruf: 37-
Tarihin en derinliklerinden günümüze kadar gelen Nemrut ve firavunlara fesat çıkarmayın denildiğinde Biz ıslah edicileriz derler. Milyonlarca insanı öldüren, şehirleri yerle bir eden zalimlere bile sorulsa, biz orada yaşayan halkı kurtarmak için gittik. Yani ABD, RUSYA ve diğer istilacı devletler yeryüzünü ifsat ettikleri halde, ıslah edicilerden olduklarını söylerler. Onlar o topraklardaki petrolu, altını ve diğer madenleri elde etmek için oraya gittiklerini söylemezler.
“İyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir." -El Bakara: 12-
Onlar bozguncuların ta kendileridir. Yeryüzünün neresine giderseniz gidin bu bozguncuların öldürdükleri insanların mezarları vardır. Kızılderililerden tutun da afrika halklarına kadar her yeri talan ettiler. Menfaat sarhoşluğu onların gözlerini kör etmiş, akıllarını da gidermiştir. Farkına varsalardı bozgunculuklarından vazgeçip tövbe ederlerdi. Kendilerini hak yolda gördükleri için akıllarına tövbe gelmez. Kendilerini toplumun en akıllı insanları görürler. Akıllılar yanlış yoldan gider mi!?
“ Onlara insanların inandıkları gibi sizde inanın denildiğinde ise, biz de akılsızlar gibi iman mı edelim derler. İyi bilin ki asıl akılsızlar kendileridir. Fakat, bilmezler." -El Bakara: 13-
Firavuna, Nemrut ve Ebu cehil gibi insanlar kendilerini insanların en akıllıları olarak gördükleri için diğer insanları beyinsiz ve aptal olarak görüyorlar. Kendilerini ilah olarak halka kabul ettiren bu zavallılar kullarının inancını paylaşmazlar. Zavallı halkta onlardan korktukları için kendilerini onlara şirin göstermek için Müslümanlarla alay ettiklerini söylüyorlar. Halbuki müslümanları gördükleri zaman, iman edenlerin içinde bulundukları mutluluk ve hür yaşantılarından dolayı büyük bir kıskançlık hissediyorlar. “ Sizinle karşılaştıkları zaman "iman ettik" derler. Yalnız kaldıklarında ise size karşı olan öfkelerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: "Öfkenizden ölün. Şüphesiz Allah kalplerde olanı bilmektedir." -Ali İmran: 119-
Zenginler ve sanat adı altında halkı kendilerine hayran bırakan, halkın giyim ve yaşamlarını yönlendiren halkı sömürme aracı gören bu sapık grup halkın inancını paylaşırlar mı? Firavun, "İsrailoğulları benim kölelerimdir. Ben kölelerimin iman ettiği şeye mi iman edeceğim. Ki insanlar bana tapıyorlarken veya Nilde bulup büyüttüğüm Musaya mı iman edeceğim. Halk bana taparken, ben Musaya iman edip onun taptığına tapacağım. Bu akıllı birinin yapacağı bir şey değildir. Ebu cehil kendini nasıl Bilal ile bir tutar. Kendilerine hizmet eden köle ve hizmetçilerle bir tutar. Fakirleri, köle ve cariyeleri toplumun akılsızları olarak görürler. O yüzden Peygamberimize Kur'an indirilince diyorlardı ki, Kuran bu iki şehirden birinin ileri gelen ve zengin olan birine indirilmeli değil mi idi. Diye itiraz ediyorlardı. " ve dediler ki :" Bu Kuran iki şehirden, yani Taif ve Mekkeden birinin en büyük, en ileri gelen adamına inseydi ne olurdu? " -Zuhruf: 31-
Kibir ve gurur onları o kadar azdırmıştı ki, kendilerinden daha büyük kimseyi kabul etmiyorlardı. Halbuki biz insanları yaratan güç, bizi öyle bir yoldan dünyaya getirmiş ki, eğer bir tek insan bu yoldan gelseydi yani genel olmasaydı utançtan başını kaldırmazdı. Ama hepimiz o yoldan dünyaya geldiğimiz için kimse kimseyi ayıplamıyor. Dolayısıyla biz utanmadan Allah'a karşı başımızıkaldırıyoruz. İşte bilmiyoruz. Eğer bilseydik ona karşı başımızı kaldırmazdık. İnsanoğlu kendi acizliğini görmüyor. Bizim gücümüz Allahın kudreti yanında güç bile sayılmaz. Nemrut, ilahlık iddiasında bulundu. Kendisini alemlerin Rabbı ve yaratıcısı olan Allah ile kıyaslayıp insanları kendisine zorla taptırdı. Sonu ne oldu? Bir sivrisinek tarafından öldürüldü. İlahlık iddiasında bulunan zavallıdünyanın en güçsüz yaratıklarından biri tarafından öldürüldü. Hemde ibretlik bir ölüm ile. Bizim gücümüz işte bu.