Zamane insanlarını ve yaptıklarını anlamak gerçekten çok zor... Dünyevileşme ve lüks içinde yaşamak için elinden geleni yapmakla kalmaz; kendini, dünyasını ve bazen de ahireti heba eder. Lüks araçlara binince, lüks binalarda oturunca ve lüks hayat sürünce bütün dert ve sıkıntılarının bittiğini zanneder. Lüks, israf ve şatafat içinde hayat standardını aklınca yükseltince, ondan medenisi yok zanneder. Lüks araçlara binince attığı havaya bakınca, ne oldum delisine döner. İnsanlara tepeden bakmaya başlar ve kimse onu tutamaz.
Medeni olabilmek için ilk başta zihinsel olarak medeniyet köklerimize göre hareket etmek ve içinde yaşadığı topluma ve başkalarına saygılı olmak gerekir. Yoksa lüks içinde yaşamakla kimse medeni olmaz. En lüks araçlara binen sonradan görme kişiler, hiç utanmadan sıkılmadan lüks araçlarından rastgele yola, sokağa çöpleri atarlar. En lüks evlerde otururlar, her türlü konforu düşünürler lakin insan gibi hareket etmeyi akletmezler. Burada yazmaya utandığımız eşyaları rastgele balkondan aşağıya atmakta bir beis görmezler.
Oysa İslam ahlakının bizlere öğrettiği taharet, nezafet, zarafet ve nezaket böyle davranmamızı yasaklamıyor mu? Her şeyden önce ahlak ve yaşam ilkemiz ile eğitim sistemimizi İslam’a ve Peygamberimizin sünnetine uygun tatbik edersek bu sorunlardan kurtulacağız. Ne çevreye zarar verecek hareketlerde bulunuruz; ne de başkalarını kıskandırma adına nefsi emaremize boyun eğerek hava atma yoluna gideriz.
Yoldan geçen insan ve hayvanların zarar görmemesi için yoldaki taşı kaldırmayı sevap sayan aziz dinimiz İslam’ın zarafeti nerde, lüks içinde yaşayıp nezaket, zarafet ve ahlaki değerlerden yoksun insanlarımız nerede?
Hayat tarzı ve maddiyatı yükselen insanlarımız maalesef içinde bulundukları ve büyüdükleri toplum, akraba ve akranlarını hor görmeye başlar ve yalnızlaşma yoluna giderler. Marifet yüksek katlı şatafatlı binalarda, sitelerde oturmak, lüks ve pahalı araçlara binerek hava atmak değil, marifet içinde bulunduğu toplumun değerlerine saygılı olup, topluma fayda verecek adım ve projelere katkı sunmaktır. Yoksa “ben medeni oldum”, “ben büyük adam oldum” demekle kimse ne medeni olur, ne de büyük adam olur. Sadece insan kendini kandırır. Kendini Kaf dağında görenler alaşağı olmaktan kurtulamazlar. Yüksekten düşüncede artık etraflarında kimseyi bulamazlar. Medeni ve akıllı insan, ne oldum dememeli ne olacağım demeli ve nereden hangi şartlarda geldiğini unutmamalıdır.
Bu fani dünyada maddi imkan ve gücü verenin de, alanında ALLAH(CC) olduğunu bilelim de; bize hasbelkader verilen makam ve zenginliğin imtihan gereği olduğunu unutmayalım. O yüzden verilen nimetlerin hakkını, şükrünü ifa edelim. Kimseyi hor görmeyelim ve kibir girdabında debelenerek kendimizi kimseden üstün görmeyelim.
Her şeyden önce komşu ve çevremizdeki insanlara maddi ve manevi açıdan zarar vermeden yaşamayı öğrenmeliyiz. Zenginlik, mal, makam ve mülk nasip olursa da bunun ALLAH’tan geldiğini bilerek; O’nun yolunda infak, zekat ve sadaka vermekten geri durmayalım ki, imtihanı kazanalım. Aynı şekilde yaşantımızda evveliyatımızdan daha çok mütevazi olma yoluna gitmeliyiz ki; çevremizdeki insanlar bize kem gözle bakma yerine, dua etsinler.
Selam ve dua ile…