Geçtiğimiz haftaya Müslümanlara yönelik farklı yerlerde yapılan saldırı, katliam ve düşmanlıklar damga vurdu.
Terör devleti israil, Filistin’deki saldırılarına her gün yenilerini eklerken, en son İşgal rejimi mahkemesi, işgal altındaki Doğu Kudüs'te yer alan Mescid-i Aksa'nın doğu surlarındaki Rahmet Kapısı'nın geçici olarak kapatılması yönünde karar verdi.
Bu yetmedi İstanbul Taksim’de sözde kadın günü yürüyüşünde ezan ıslıklandı. Ardından Yeni Zelanda'da, Christchurch kentinde iki camiye, cuma namazı sırasında düzenlenen saldırıda, 50 Müslüman şehid oldu. 2’si ağır 36 Müslümanın tedavisi de devam ediyor.
Evet, Halepçe Katliamının yıldönümü ve Dünya Mustazaflar Haftasında yeni katliam ve trajedilerle karşı karşıyayız. Arakan’dan Mısır’a, Filistin’den Doğu Türkistan’a kadar Dünyanın her tarafında ümmetin evlatlarına yönelik barbarlık, saldırı ve vahşetin her türlüsüne uğruyoruz. Ümmet olarak öyle bir düşmanlık ve alçaklıkla karşı karşıyayız ki; acılarımızı ve sevinçlerimizi insanca yaşamamıza bile izin vermiyorlar.
Bütün bu katliam ve kıyımların sebebi bizim ümmet olamayışımız ve batılı emperyalistlerin düşmanca planlarını göremeyişimizdir. Durum bu kadar net iken, İslam sancağı altında birlik olmak yerine bu tradejilerin baş aktörlerinden ve kuklalarından medet bekleniyor.
İslam düşmanları hiçbir zaman bize dost olmadılar, olmayacaklar. ALLAH’u Teala aziz kitabında Maide 51 ile El Bakara 120 gibi ayetlerde bizleri bu konuda uyarmasına rağmen, ümmet bu uyarıyı dinlememede ısrar ediyor.
Bütün bu topyekûn düşmanlık ve katliamlar karşısında kendisi de 2000 yılında Avusturalya’da şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybeden merhum Mahmud Esad Coşan'ın Aralık 1992’de yazdığı İslam Dergisi Başmakaleleri’nde “Tarihte ve Günümüzde, Korkunç Hıristiyan Zulüm ve Gaddarlıkları” başlıklı yazıya ve uyarılara kulak verelim:
“…Bizdeki gizli “zinde kuvvetler”in, Batıcı aydınların, devlet yöneticilerinin ve ordu mensuplarının, Batı’yı iyi tanıdıkları ve zihniyetinin künhüne tam vâkıf oldukları kanaatinde değilim. Hem Orta Şark’ın, hem bizim hem de Batı’nın tarihini, kültürünü, sosyal müesseselerini doğru dürüst bilmiyor, bazı anlaşmalarda fecî şekilde aldanıyor, aldatılıyor ve milleti de yanlış yola sürüklüyorlar.”
İkinci Meşrûtiyet Mebusan Meclisi ve Âyan Meclisi Reisi Ahmed Rıza Bey’in “Batının Doğu Politikasının Ahlâken İflası” kitabından alıntı yapan merhum Coşan, hıristiyan Batı’nın, İslâmiyet’in çıkışından beri İslâm’la ve Müslümanlarla ilgili her şeye karşı yürüttüğü korkunç kin ve nefreti, iğrenç entrika ve karalamayı, asılsız propaganda ve yalanı… ayrıntılı olarak anlatıyor.
Aynı kitapta haçlıların katliam ve vahşet tarihinden örnekler verdiği yazısını şöyle tamamlıyor:
“O halde ne yapmalıyız?
Önce düşmanı çok iyi tanımalı, gevşememeli, palavra propagandalara, sinsi politikalara ve şeytanî entrikalara aldanmamalıyız.
Hemen ve derhâl, bu gibi zulümlerin bir daha tekerrürüne imkân vermeyecek her türlü tedbiri almalı, her türlü plan, proje, silah, araç ve gereç tedarikini (en gelişmiş ve mükemmel cinsinden), mutlaka ve muhakkak yapmalıyız. Hem ferden, hem grup olarak, hem de devlet ve milletçe...
Bütün Müslümanlar, dünyanın her yerinde, her türlü ihtilaf ve tefrikayı bırakıp birleşmeli, her cihetten mazlum Müslümanların imdadına vakit kaybetmeden yetişmelidir. Aksi takdirde diğer Müslümanların başına da aynı müthiş mezalimin gelebileceği, onların topraklarının da Bosna-Hersek’e dönebileceği asla unutulmamalıdır.”
Bu uyarılar bizlere her şeyi açıkladığından Âl’i İmran Suresi 12. Ayetle yazıyı nihayetlendiriyoruz:
“O küfredenlere de ki: Siz mutlak yenileceksiniz ve toplanıp Cehenneme sürüleceksiniz, o ise ne fena döşektir.”
Wesselam...